azadzanavli @ hotmail.com

Bu sabah da yine güneşli bir havayla güne merhaba dedik… Hal böyle olunca güneşli bir havada “SERMAYESİ BUZ OLAN ADAM”ın kıssası (KISSA deyip geçmeyelim, zira kıssadan murat “HİSSE” almaktır. Nitekim “Kıssa ölçektir, hisse danedir. Akıllı adam ölçeğe değil, daneye bakar” denmiştir) geldi aklıma. Şöyle ki:

“Sıcak bir yaz günü adamın biri buz satıyor bir yandan da bağırıyordu:

-Sermayesi tükenen adama yardım edin! Sermayesi ‘BUZ’ olan adama yardım edin!

Adam bu sözünde haklıydı. Zira ‘BUZ’ durmadan eriyip yok oluyordu…

Oradan geçmekte olan büyük veli CÜNEYD-İ BAĞDADİ hazretleri bu sözleri duydu ve bir an durakladı, düşünmeye başladı. Yavaş-yavaş beti-benzi sarardı ve olduğu yere yığılıp kaldı.

Etrafına insanlar toplandı ve bir süre sonra CÜNEYD-İ BAĞDADİ hazretleri kendine geldi.

-Ne oldu sana böyle dediler?

Oda cevap verdi:

-Tükenmekte olan adamın bahsettiği ‘BUZ’ değil, benim ‘ÖMRÜM’dür…”

Evet, asıl maharet erimekte olan “BUZ”un gerçek yüzünü görebilmektedir demek ki... “Demir tava geldi kömür bitti, / Akıl başa geldi ömür bitti” demeden önce ömrün kıymetini bilmektedir marifet… Şairin ifadesiyle:

“Bir ömür geldi geçti, her şey boş her şey yalan,

Var mıdır bu dünya’da ebedi, bâki kalan?

Ömür dediğin nedir? Dalda bir kuru yaprak,

Bin sene de yaşasan son durak kara toprak.”

Her ne kadar “SON DURAK KARA TOPRAK” olsa da son menzile varmadan önce, bize lütuf edilen ömür ve zamanı iyi kullanmalıyız. NEBİLER, SIDIKLAR, ŞEHİTLER ve ÂŞIKLAR gibi vefat ettikten sonra da yaşayabilmemiz için, bu fâni dünyada bir SADÂ, bir “ESER” bırakmalıyız. Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşanın lisanıyla: “Er odur ki dünyada koya bir eser, / Esersiz kişinin yerinde yeller eser...”

Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Hakiminde “VE’L ASR” buyurarak önemine binaen zamana yemin etmekte, deyim yerindeyse: “zamanla mal-mülk alınır ama mal-mülkle zaman alınmayacağına” dikkatimizi çekmektedir. Hz. Peygamberimiz (s.a.v.) ve ashabı, zamanı dolu-dolu geçirdikleri için o kutlu asra, “ASR-I SAADET” demiyor muyuz? Sâir asırların da “SAADET ASRI” olabilmesi için Hz. Nebi (s.a.v.) bizleri uyarmakta ve şöyle buyurmaktadır: “İki nimet vardır ki insanların çoğu bunlar hususunda aldanmıştır, kıymetini takdir edip onları değerlendirmekten mahrumdur. Bu iki önemli nimet; ‘SAĞLIK’ ve ‘BOŞ VAKİT’tir.”

 “Vakit, nakittir” diyoruz ama kıymetini bil(e)miyoruz maalesef. İmam Şâfi Hazretleri: “Vakit kılıç gibidir. Sen onu kesmezsen o seni keser” diye tanımlamaktadır “vakti/zamanı…” Bu kadar değerli olan zamanın kıymetini maalesef nimet elden çıktıktan sonra anlayabiliyoruz. Oda ki; “görene köre ne?..” Başka bir hadis-i şerifte: “Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini biliniz: Hastalık gelmeden önce sıhhatin, yaşlılık gelmeden önce gençliğin, fakirlik gelmeden önce zenginliğin, meşguliyet gelmeden önce boş vaktin, ölüm gelmeden önce dünya hayatının?” buyrulmaktadır.

Zamanın kıymetini özetler mahiyette bu sözde dikkate şayandır: “Bir yılın kıymetini sınıfta kalan, bir haftanın kıymetini dergi çıkaran, bir saatin kıymetini sevgilisini uğurlamak üzere peronda bekleyen âşık, bir dakikanın kıymetini uçağını kaçıran, bir salisenin kıymetini altın madalya kazanan bilir…”

Konu asırdan (zaman, vakit) açılmışken Mehmet Akif Ersoy’un nazmettiği “ASR” suresinin meali şerifiyle bitirelim inşallah:

“Hâlık’ın nâmütenahi adı var, en başı Hak,

Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak!

Hani ashab-ı kiram ayrılalım derlerken,

Mutlaka süre-i “VEL ASR” ı okurmuş, bu neden?

Çünkü meknûn o büyük sürede asâr-ı felâh,

Başta iman-ı hakiki geliyor, sonra salâh,

Sonra hak, sonra sebât: İşte kuzum insanlık

Dördü birleşti mi yoktur sana hüsran artık…”

ZAMAN’IN KADR-U KIYMETİNİ BİLMEMİZ TEMENNİSİYLE ŞU MUHTEŞEM ŞİİRLE BİTİRELİM:

“Ömrümün güzel çağı içimdeki bin heves,

Her güzelin ardından tükendi nefes-nefes...

Artık sevda yolunda ne dilimde bir dua,

Ne mızrabımda bir şevk var

Ne sazımda eski bir ses…

Her güzelin ardından tükendi nefes-nefes.

Gençlik, geldi geçti bir günlük süstü

Nefsim doyamamaktan dünyaya küstü...”