azadzanavli @ hotmail.com

Tarih boyu insanoğlunun meylettiği üç “İLLET”in (bir “MİLLET”i yok eden üç “İLLET” de diyebiliriz); “SERVET,” “ŞÖHRET” ve “ŞEHVET” olduğu bilinen bir gerçektir.

İslam tarihinden malumdur ki Müşrikler, Hz. Peygamberimizi davâsından vazgeçirmesi için amcası Ebû Tâlib’i aracı olarak kullanmışlardır. Amcası, Hz. Peygamberimize gelerek dâvasından vazgeçmesini söylemiş, Hz. Nebi (s.a.v.) ise kesin bir üslupla şöyle cevap vermiştir:

 “Bunu bilesin ki, ey amcam! Güneşi sağ elime, ayı da sol elime verseler, ben yine bu dinden, bu tebliğden vazgeçmem. Ya Allah, bu dini hâkim kılar yahut ben bu uğurda canımı veririm.”

Ebû Tâlib’e yaptıkları mürâcaatlardan bir sonuç alamayınca Kureyş uluları (kebâiri) bizzât, Hz. Peygamber (s.a.s.)’e gelerek ve kendi akıllarınca şöyle bir teklifte bulunurlar:

-“Yâ Muhammed! Sen soy ve şeref yönünden hepimizden üstünsün. Fakat Araplar arasında, şimdiye kadar hiç kimsenin yapmadığını yaptın; aramıza ayrılık soktun, bizi birbirimize düşürdün. Eğer maksadın zengin olmaksa (SERVET), seni kabîlemizin en zengini yapalım. Reislik (ŞÖHRET) istersen, başkan seçelim. Evlenmeyi düşünüyorsan (ŞEHVET), Kureyş'in en asil ve en güzel kadınları ile evlendirelim. İstediğin her fedakârlığa katlanalım. Bu davâ'dan vazgeç, düzenimizi bozma...”

Ama Peygamber efendimiz (s.a.v.), insanoğlunu zillete sürükleyecek bu illetlerin hiçbiri dâvası uğruna kabul etmemiş, hepsini elinin tersiyle itmiştir. Daha sonra gelecek biz ümmet için de “nümüne-yi timsal (üsve-yi hasene) teşkil edecek” bir duruş sergilemiştir…

Bu asil duruştan mülhemle şunu diyebiliriz: EĞER BİR DAVAMIZ VARSA, BU DÂVA UĞRUNA BU ÜÇ DÜNYA MALINDAN HİÇBİRİNİ KESİNLİKLE KARIŞTIRMAMALIYIZ. AKSİ HALDE GEMİ DAHA YOL ALMADAN SU ALMIŞ OLUR Kİ; BU DA HAZİN BİR SONUN BAŞLANGICI DEMEKTİR. Hz. Mevlana’nın ifadesiyle diyecek olursak: “GEMİNİN YÜZMESİ İÇİN SU ŞARTTIR AMA İÇİNE GİRERSE BATIRIR. GEMİ İÇİN SU NEYSE MÜ’MİN İÇİN DE DÜNYA (MALI) ODUR.” Bir başka kelam-ı kibarda ise para ile insan ilişkisi çok güzel bir şekilde tasvir edilmektedir: “İNSAN PARANIN SAHTESİNİ, PARA DA İNSANIN SAHTESİNİ YAPAR.” İşte bu yüzdendir ki; Üstad Necip Fazıl Kısakürek’te: “İNSANIN KAZANDIĞI KARADAN DEĞİL, PARANIN KAZANDIĞI İNSANDAN KORKULUR!..” diyerek bizlerli bu konuda uyarmaktadır.

İslam dini, dünya ve ahret dini olduğu için, dâreyn saadeti için hem dünya hem de ahrete önem vermiştir. Ayet-i celile’de yüce Rabbimiz: “ALLAH’IN SANA VERDİKLERİ İÇİNDE AHİRET YURDUNU İSTE VE DÜNYADAN NASİBİNİ UNUTMA” (KASAS, 77) buyururken, Hz. Peygamber efendimiz ise: “HİÇ ÖLMEYECEKMİŞ GİBİ DÜNYA İÇİN, YARIN ÖLECEKMİŞ GİBİ AHİRET İÇİN ÇALIŞ” buyurarak dünya ve ahiret dengesini (muvazenesini) bizlere talim etmektedir. Yani; dünyaya dalıp ahireti de unutma, ahrete dalıp ebedî hayatı da unutma! Bu muvazeneyi iyi korumalıyız…

Yine hadis-i şerifle yolumuza devam edecek olursak, insanoğlunun karakteristikasını özetler mahiyette bir başka hadis-i şerif’te şöyle buyrulmaktadır: “İNSANOĞLUNUN BİR DERE DOLUSU ALTINI OLSA, BİR DERE DOLUSU ALTIN DAHA İSTER. ONUN AĞZINI TOPRAKTAN BAŞKA BİR ŞEY DOLDURMAZ. AMA ALLAH, TÖVBE EDENİN TÖVBESİNİ KABUL EDER.”

Hadis-i şerifteki uyarıya rağmen insanda var olan “DAHA YOK MU?” duygusu, “SERVETE OLAN HIRSI” kötülüğe kullanıldığında insanlığın başına büyük felaketler açmış ve açacaktır da… Nitekim savaşlar, sömürüler, hak-hukuk ihlalleri bu fesatlardan sadece birkaçı... Konuyla ilgili Hz. Ali: “GEÇİMİNİ MERTÇE KAZANMAYA ÇALIŞ. NEFSİNİ ALÇAKLIKTAN KORU Kİ, FAKİR OLSAN BİLE ŞEREFLİ KALASIN” buyurmaktadır…

Yeniden başa dönecek olursak, DÂVA; kabul etmez “SERVET,” “ŞÖHRET,” “ŞEHVET,” “KİBİR” ve “HAVA” diyerek, manevi değerlerimize yeniden dönmemiz temennisiyle, “KAPİTALİST ZİHNİYETE İNAT” Yunus Emre’nin şu güzel dizeleriyle bitirelim:

“Mal sahibi mülk sahibi,

Hani bunun ilk sahibi,

Malda yalan mülkte yalan,

Var biraz da sen oyalan…”

Unutmayalım ki; Asıl zenginlik, “HAYATTA EN ÇOK ŞEYE SAHİP OLMAK DEĞİL, EN AZ ŞEYE İHTİYAÇ DUYMAKTIR…”