Ahıska Türkleri: 80 Yıldır Devletsiz Bir Millet?

 

Yazan: İfrat Seyfetoğlu...

 

14 Kasım 1944... Bu tarih Ahıska Türkleri için sadece bir tarih değil, bir sarsıntıdır. Bu, topraklarımızdan kalıcı olarak ayrıldığımız, atalarımızın dünyadaki en değerli varlığımızdan yabancılaştırıldığı ve kovulduğu gündür. Sürgüne zorlanmamıza neden olan sınat chinam (temelsiz nefret) hâlâ kalplerimizi enfekte ediyor, eve dönmemizi engelliyor. Binlerce aile, şafak vakti zorla evlerinden çıkarıldı; bazı durumlarda ayakkabısız, birçok durumda yeterli yiyecek olmadan, kilometrelerce yürüyerek uzak yerlere taşındılar. Seksen yıl geçti, ama bu hâlâ açık bir yara, evimize olan özlem kalplerimizden hiç gitmedi.

 

Bugün Ahıska Türkleri birçok ülkeye dağılmış durumda, büyük bir grup Türkiye'de yaşıyor. Her biri, dünyanın yarısı kadar uzakta olan vatanlarının bir parçasını arayan bir birey. Gürcistan'da kimlerin geri dönme hakkına sahip olduğunu belirten yasalar var, ancak pratikte çoğu aile hâlâ vatanlarına geri dönemiyor. Bürokratik ve bölgesel önyargılar ve uzun süredir devam eden önyargılar, eve geri dönemememizi sağlıyor.

 

Orta Asya'da, Kazakistan ve Kırgızistan'a göç eden Ahıska Türkleri, on yıllardır vatandaşlık anlaşmazlıkları ve toprak sorunlarıyla karşı karşıya kaldılar. Uzun bir süre, Rusya'nın Krasnodar bölgelerinde yaşayan insanlara "ikamet izinleri" verilmedi ve zaman zaman ayrımcılığa uğradılar. Bu, fiziksel olduğu kadar kültürel ve psikolojik bir sürgünle sonuçlandı. İnsanlar kendi topraklarında yabancı kalmak zorunda kaldılar.

 

Türkiye'ye göç eden Ahıska Türkleri, vatandaşlık hakları verilmesine rağmen, göç ve kültürel kimlik sorunlarıyla mücadele etmeye devam ediyor. Nesiller, kim olduklarını unutmamak için çabalıyor, dil, kültür ve gelenek her evin duvarları içinde korunuyor. Mülteci statüsüyle hayata tutunmaya çalışan ABD'deki Ahıska Türkleri. Ancak ikinci ve üçüncü nesil bireyler arasında kimlik ve asimilasyon soruları artıyor.

 

Ahıska benim için sadece bir coğrafya değil bir kederdir. Her Ahıska Türkü, cebinde ülkesinin bir parçasını taşır. Göç etmeye zorlanan atalarımızın anlattığı hikayeler, kim olduğumuzu ve nereden geldiğimizi anlatır. Paylaşılan her hikâye, dökülen her gözyaşı, bizi başlangıcımıza bağlayan görünmez bir ip gibidir. Ve her gün, bir gün gerçekten geri döneceğimiz umuduyla dayanıyoruz.

 

Sürgün hayatının anıları, özellikle yaşlı nesil için hâlâ taze. "Nereye gidersek gidelim misafiriz," diyor bir Ahıska Türkü, ya da Türk ve Müslüman kültürüne sahip bir kişi, yerinden edilenler büyük ölçüde Müslüman ve Türk kültürüne sahip. Gürcistan bizi kabul etmedi, Özbekistan'dan sürüldük ve şimdi buradayız, Amerika'dayız. Kalplerimiz hâlâ Ahıska'da," sadece hikayelerini paylaşmıyorlar, aynı zamanda bir ulusun sürgün acısını yansıtıyorlar.

 

Bir millet olarak, 80 yıldır devletsiz yaşamaya devam ediyoruz. Diasporadaki sorunlarımız sadece vatandaşlıkla ilgili değil; kültürümüz, kimliğimiz, aidiyetimiz her gün sınanıyor.

 

Ahıska Türkleri için sürgün sona ermedi. Milyonlarca kişi, bir gün memleketlerine geri dönme ve kendi akrabaları tarafından yabancı olarak görülmeme hayaliyle diasporada yaşıyor. Ve şimdi, 80 yıl sonra, "devletsiz bir millet" olan Ahıska'da yaşam sorunu, uluslararası insan hakları ve diaspora politikalarının gündeminde önemli bir madde olarak kalmaya devam ediyor.

 

Ve yine de umutluyuz; bir gün Ahıska'ya geri döneceğiz, köklerimizle yeniden birleşeceğiz ve büyüklerimizin özlemini, acılarını ve gururlarını birlikte yaşayacağız. Bu bizim umudumuz ve gelecek nesiller tarafından korunmaya değer bir mirastır.