Türkiye’nin dört bir tarafında eğitim gören öğrencilerin ve Azerbaycan, Kırgızistan, Kazakistan, Rusya’dan da Ahıskalı kardeşlerimizin katılımıyla “GEÇMİŞTEN GELECEĞE UZANAN DOSTLUK KÖPRÜSÜ” isimli programımız 27 Kasım 2015’te “ANKARA GAZİ ÜNİVERSİTESİ”nden hareketle başladı. Bizler de (Kamil AHMEDOV, Mail POLADOV, Sevilya AGEZOVA) Konya’yı temsilen katıldık bu dostluk kafilesine…
Önce Üniversite’de akşam yemeğimizi yedik, yemek sonrası konferans salonunda bir araya geldik. Gideceğimiz “ANAYURT AHISKA” bizim için manevi değeri büyük bir yer olduğu için, illa ki heyecanımızın önceden paylaşılması gerekiyordu. Toplantı esnasında Ahıskalı Gençler Birliği Başkanı Orman ULFANOV ve Yönetim kurulundan bazı kardeşlerimizin bir kısım haklı hatırlatmalarda bulundu. Akabinde ise projenin amacından bahsedildi. Amacı tek cümleyle özetleyecek olursak; “GÜRCÜ GENÇLERLE AHISKALI GENÇLER ARASINDA Kİ DOSTLUK BAĞLARININ YENİDEN İNŞASI” diyebiliriz.
Yaklaşık bir saatlik değerlendirme sonrası otobüse doğru yol aldık. Saatlerimiz 21.04’u gösteriyordu ki 45 kişilik kafileyle otobüs ağır-ağır Ankara’dan-Ahıska istikametine hareket etmeye başladı. Anavatan Ahıska’ya önceden gidenler olsa da ilk kez gidenlerin sayısı daha fazlaydı. Her kesin heyecanı gözlerinden belli idi, adeta herkes şunu düşünüyordu; “ACABA HAYALLERİMİZDEKİ AHISKA İLE GÖRECEĞİMİZ AHISKA NE KADAR ÖRTÜŞECEKTİ.” Çünkü bir kısmımız gideceğimiz yeri hiç görmemiştik, oraları nine ve dedelerimizin anlattıklarından sevmiş ve hayallerimizde bir “AHISKA ŞEMASI” oluşturmuştuk. Bu heyecanla zaman-zaman şöyle sorular da duyuyorduk; “İLK KEZ Mİ GİDİYORSUN AHISKA’YA?..”
Yaklaşık iki buçuk saat sonra 23.30’da Çorum’da mola verdik. Yarım saatlik bir mola sonrasına ise şu anons damgasını vurdu: “ANKARA’DAN-ALASKA’YA GİDEN KARADENİZ TÜRİZMİN SAYIN YOLCULARI, LÜTFEN OTOBÜSTE Kİ YERLERİNİZİ ALINIZ!” Evet, Çorum’daydık ve o güzelim Ahıska yine Alaska’ydı. “SENİN YAPTIĞINI ÇORUMLU BİLE YAPMAZ BE KARDEŞ” dedik ve yolumuza kaldığımız yerden devam ettik. Yolumuzun kaç saat süreceğini soran yoktu ama ne zaman varacağımızı soran çoktu. Demek ki; mevzu “AHISKA” ve “DOSTLUK” olunca mesafe o kadar da önem ifade etmiyordu Ahıskalı Gençler için. Bu tavır, maksada giden yolun kutsiyetini ifade ediyorlardı adeta…
Yaklaşık 11 saat yolculuktan sonra sabahın erken saatinde Erzurum’a vardık. Erzurum sabaha güneşli bir havayla merhaba demişti ama havası bayağı bir soğuktu ve yerde de daha önceden yağmış kar vardı. Havanın soğuk olması Erzurum’un, “Seyahatnamelere soğuğuyla konu olmuş meşhur bir bölge” olduğunu lisan-ı haliyle açık bir şekilde söylüyordu. Kafileye katılacak olan Erzurum’da eğitim gören Ahıskalı öğrencilerimiz de vardı. Hazır mola vermişken bu vesileyle kahvaltımızı da Erzurum’da yaptık.
Evet, Erzurum her zaman ki gibi, gerçekten soğuktu. Suyu buz gibiydi, ellerimizi yıkayalım dedik neredeyse damarlarımızda kanımız donacaktı. Belki de bu yüzdendir ki; Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde kış soğuğuyla meşhur Erzurum’u yöre halkından duyduğu şu hikâyeyle anlatır ve şöyle devam eder:
“Erzurum’da kış öyle sert olur ki, insanların dilinde bir darb-ı meseldir ki bir dervişe sorarlar;
-Nereden gelirsin?
-Kar rahmetinden gelirim, der.
-O yer hangi diyardadır? Derler.
-Soğuktan Ere-Zulüm olan Erzurum’dur der.
-Orada kışa rastladın mı hiç? Derler. Derviş;
-Vallahi 11 ay 29 gün orada kaldım, bütün halkı yaz gelecek dediler amma ben görmedim, der…”
Erzurum’dan sonra Ardahan’a doğru hareket ettik. Ahıska’ya mesafeler azaldıkça heyecanımız da gittikçe artıyordu. Öğlene doğru Ardahan’a vardık. Mezkûr projeye destek verenlerden birisi de “ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ” idi. Dolayısıyla “ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ KAMPÜSÜ”nde öğlen yemeğimizi yedik ardından ise hemen “Posof Türkgözü Sınırı”na doğru hareket ettik. Hava kararmak üzereydi ve sınırı gündüz gözüyle geçebilmemiz için de acele hareket etmemiz gerekiyordu. Dağların arasından geçerek kendi ifadeleriyle “YUKARI AHISKA”ya, yani Posof’a doğru yolumuza devam ettik. Her taraf karla beyaza bürünmüştü. Zaman-zaman kar kalınlığı yarım metreye kadar ulaşıyordu. Ardahan-Posof yolu engebeli olmasına rağmen her kesin içini o kadar heyecan sarmıştı ki, ellerde makine o güzellik resmedilmeye çalışılıyordu.
Sağ salim Posof’a vardık… Posof’tan sınıra doğru yol aldık. Saatler 16.10’u gösterdiğinde biz artık sınırdaydık…