Dünyaya haykırarak devlet baskısı altında yaşadıklarını ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından ezildikleri propagandası yapan sözde Kürtlerin temsilcileri, 72 yıldan beri sürgünlerde yaşayan inanılmaz devlet baskıları görmüş ve yaşadıkları ülkelerde hep çatışmalar ortasında ezilen çilekeş Ahıskalı Türklere dil uzatarak küçük bir yardımı çok görmektedirler.

 

Geçtiğimiz günlerde, HDP Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan, Ahıskalıların Türkiye’ye getirilmesi ve Erzincan’ın Üzümlü İlçesine iskan edilmesine ilişkin olarak İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın cevaplaması için Meclise yazılı bir soru önergesi vermiş. Alınan bilgilere göre soru önergesinde şunları soruyor;

 

–          Bahsi geçen Ahıska Türklerinin Türkiye’ye getirilme nedeni nedir?

–          Hangi mevzuat ve hukuki prosedür izlenmiştir?

–          Erzincan’a yerleştirilen Ahıska Türklerinin hukuki statüsü nedir?

–          Ahıska Türklerinin yerleşeceği yer olarak Erzincan ilinin seçilmesinin nedeni nedir?

–          Türkiye’ye getirilen Ahıska Türklerinin sağlık, çalışma, eğitim gibi hakları nasıl ve hangi mevzuatla tesis edilecektir?

–          Giderleri hangi kurum aracılığıyla, hangi bütçeden karşılanacaktır? Toplam harcanan bütçe ne kadardır?

–          Ahıska Türklerinin yerleştirildiği TOKİ Konutları kimin için ne zaman yapılmıştı? Konutların tapuları bahsi geçen gruba bedelli veya bedelsiz verilecek midir?

–          Türkiye’de kış şartlarında derme çatma mekânlarda yaşamaya çalışan yüzbinlerce mülteciye neden TOKİ konutları tahsis edilmiyor? Sözü edilen grubun diğer mülteci ve sığınmacılardan farkı nedir?

Şimdi bu vicdansızlara önce kim olduğumuzu anlatalım:

Sende mi be vicdansız

Biz kimiz?

Öncelikle Ahıska, 1921 öncesi Anadolu’nun bir parçasıydı. Bölgenin çoğunluğunu oluşturan biz Türkler asırlardır bu topraklarda Gürcü, Ermeni, Kürt, Hemşin vs. gibi değişik toplumlar ile iç içe dostça ve kardeşçe yaşarken 1826 yılında Rusların Kafkaslardan inerek bölgeye göz dikmesi ile başladı bölge halkının kara günleri. 1829 Yılında Edirne Antlaşması ile bölgeden askerini çeken Osmanlı kaderimizi Ruslara terk etmişti. Ancak 1877 yılına kadar Ruslara teslim olmadan karşı mücadelemizi sürdürmemize rağmen bugünkü sizler gibi vicdansızları kullanarak, bölgedeki siyasi ve yönetim hâkimiyetini oluşturdu. Ruslar, 1917 yılında Bolşevik devrimi ile askerini geri çekerken, bölgenin kaderini Gürcülere bıraktı. 95 yıl boyunca bölge insanının önde gelenleri bir şekilde yok edilirken, inanılmaz baskı altında bırakarak halkın arasına ektiği düşmanlık kinini yeşerterek büyüttü. 16 Mart 1921 tarihindeki Moskova antlaşması ile büyük bir talihsizlik sonucu çizilen bugünkü devlet sınırların dışında Gürcistan devleti sınırları içinde kaldı bölgemiz. Sonra Sovyetler Birliği gelip Gürcistan’ı alınca SSCB’de yönetimine girdik.

O günkü Resmi rakamlara göre Ahıska bölgesinde yaşayan 126 bin Ahıskalı Türk’ten 40 bin kadar Gencimiz Sovyetler için cephede Almanlara karşı kahramanca savaşırken geride kalanlarımızı 14 Kasım 1944 tarihinde ansızın bir gecede silah zoru ile hayvan vagonlarına doldurarak Orta Asya steplerine sürdüler. Sırf Türk ve Müslüman olduğumuz için…

1989 Yılında Özbekistan’ın Fergana Vadisinde yine Rus KGB ajanlarının halkı kışkırtması ile çıkan çatışmalardan ikinci bir sürgünü yaşadık. Dönemin Sovyet Yönetimi bizi çatışmaların ortasından alıp Rusya Federasyonu, Ukrayna, Azerbaycan gibi ülkelere misafir olarak yerleştirdi.

1944 yılındaki haksız sürgünümüzden sonra başlattığımız Vatan Ahıska’ya dönüş mücadelemiz 1966 yılından itibaren resmi olarak örgütlenip ve organize bir şekilde halen devam etmektedir.

Biz Sovyetler rejiminin tüm baskılarına rağmen kimliğinde tek Türk yazdırtan ve Türk olarak da kalmayı başaran bir toplumuz. Evlerimizden Türk bayrağını hiçbir zaman eksik etmedik, Kuran’ı eksik etmedik. Her türlü devlet baskısına rağmen milli ve dini kimliğimizden ödün vermemiş bir toplumuz. Biliyor musunuz bunu nasıl başardık?

Elimize başka topluluklar gibi hiçbir şekilde silah almadan, şiddet kullanmadan tamamen demokratik yollardan hakkımızı savunarak başardık.

 

Türkiye’den tarihi sorumluluğunu talep ettik

Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra Türkiye Cumhuriyetine müracaatlarımız olmuştur. 1921 tarihinde ve ardından 1944 tarihinde vatanımız Ahıska’da bize sahip çıkamayan Türkiye Cumhuriyetini tarihi görevini yerine getirmesi talebinde bulunduk. Bize sahip çıkarak önce vatanımızın olduğu Gürcistan’ın Ahıska bölgesine, olmuyorsa da misafir olarak yaşadığımız ülkelerden alınarak Türkiye’ye göçümüzün mümkün kılınmasını istedik.

1992 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Sayın Turgut Özal ve dönemin Hükümeti tarafından T.B.M.M’de 3835 sayılı Ahıska Türklerinin Türkiye’ye Kabulü ve İskânına Dair Kanunu kabul etti. Bu kanun halen yürürlükte olmasına rağmen sadece 1992 ve 2015 yıllarında uygulanmıştır.

 

Rusya Kimlik vermedi

1989 yılından sonra özellikle Rusya Federasyonunda Krasnodar ve Rostov bölgelerine yerleşen Ahıska Türklerine yönetimler maalesef kimlik vermedi. Vatansız kaldık ortada. Uluslararası kuruluşların sahip çıkması ile 2004 yılında sadece 16 bin kadarımızı Amerika’ya götürdüler. Bugün dünyanın 10 ayrı ülkesine dağılmış halde yaşayan sürgüne uğramış Ahıskalı Türklerin sayısı 562 bin kadardır. Buna Türkiye tarafında kalan Muş, Ağrı, Kars, Ardahan, Artvin, Hatay, Sakarya, İstanbul, Ankara ve Bursa gibi illeri de eklersek sayımız milyonları bulmaktadır.

 

Çatışmaların ortasında kalan hep biz olduk

2010 yılında Kırgızistan’da çıkan Özbek-Kırgız çatışmalarının tam ortasında kaldık. Suçsuz yere ortada kalarak ezilen biz olduk. Türkiye Cumhuriyeti özel uçaklar göndererek T.C. vatandaşlarını tahliye ederken, biz soydaşlarına günler sonra ancak yardım elini uzatabildi. Çatışmaların ortasından kaçarak canımızı kurtarmak için Temmuz sıcağının ortasında güvenli bölge olarak bir TIR parkına sığındık.

Siz dahil kim sesimizi duydu?

 

2014 yılında Rusya Kırım’ı ilhak ettikten sonra Ukrayna’nın doğu kesiminde çıkardığı iç karışıklıkta yine ezilen biz olduk. 677 Ahıskalı Türk aile toplamda 2 600 kişi çatışmalar ortasında kaldık. Başımıza bombalar yağdı. Gürcistan’a vatana dönmemiz için müracaat ettik kabul edilmedik. Türkiye Cumhuriyetine müracaat ettik, tam 18 ay sonra bizi çatışmalar bölgesinden kurtarmak için var olan 3835 sayılı kanun maddesi işletildi. Ukrayna’da yaşayan 9 bin kişiden sadece 2 600 kişi kabul edildi. Almanya Sovyetler Birliğinden isteyene kapılarını açtı. Diğer ülkeler keza öyle. Sadece Türkiye bize kısmi yardım etti diye nedir sizin bu hezeyanınız?

 

Bunu bize çok mu gördünüz vicdansızlar?

72 yıldır önce Sovyetler Birliği Devlet baskısı ardından dağıtıldığımız ülkelerde çatışmalar ortasında kalarak insanlık dışı uygulamalarla, inanılmaz trajediler yaşamış bir toplum olarak Yıllardır Türklüğümüzü yaşatmış halen vatandaşlığını bile çok gördüğünüz ülkenin bayrağını büyük bir onur ve gurur ile evlerimizdeki duvarlarımızın başköşesini süslemektedir. Türkiye’mize haksızlık söz konusu olduğunda göğsümüzü siper ederiz.

Ya siz ne yaparsınız?

Siz ise dedelerinizin de kanı ile bir kısmının yoğrulduğu bu şanlı bayrağı atar uyduruk bez parçaları ile ortaya çıkar, ülkeyi bölmek için mücadele edersiniz.

 

Şimdi söyleyin Allah aşkına siz mi bu ülkede yaşamayı daha çok hak ediyorsunuz yoksa biz mi?

Alem Haber