Şimdi sizlere dillere destan olacak bir hikâye anlatacağım. Umuyorum ki, bu hikâyeyi okuduktan sonra olaylara gerçek değeri verebileceksiniz. Çünkü bu hikâye günümüze ışık tutacak cinsten bir hikayedir. Neyse lafı çok uzatmadan hikâyeyi anlatmaya geçeyim.
Çok eski zamanlarda topraklarından sürülmüş, hakları ellerinden alınmış, sürgünlere, soykırımlara maruz kalmış mazlum bir halk varmış. Bu halk yıllarca sürgünlerde yaşamış. Sürüldükleri yerlerde hep ikinci insan muamelesi görmüş hatta sürüldüğü topraklarda yaşamalarına dahi izin verilmeyip onları başka diyarlara sürmüşler. Kısacası bu küçük halk koca dünyada dört bir yana dağılarak param parça olmuş. Ama devran böyle gider mi? Tabii ki, hayır! Öyle ki, bu halkın arasından bir kahraman çıkmış. Kahraman dediysek öyle böyle bir kahraman değil. Bu kahraman başka kahramanlara da hiç ama hiç benzemezmiş. Hem çok iyi hem çok zengin hem de adam gibi adamış. Yani bütün iyi olan şeyleri üzerinde toplamış. Bu kahraman vatanından sürülmüş, hakları çiğnenmiş halkının haklarını savunmak için ortaya atlamış.
Günlerin bir gün halkının sürüldüğü topraklara gitmiş ve bu toprakların kralıyla görüşmüş. Tabi kral hemen ipe un sermeye başlamış ama bizim kahraman bunu yer mi? Çıkarmış çuvalından bir deste parayı savurmuş salonun ortasına. Bir deste para daha çıkarmış onu da masanın üzerine fırlatıvermiş. Sonra da ‘’Adam olun adam gibi konuşun’’ demiş. Bunu göre kral tir-tir titremeye başlamış. Bu hamle karşısında ne yapacağını şaşırıp kızaran kral adeta deyim yerindeyse pancara dönmüş. Kralın korktuğunu gören kahraman bir deste para daha çıkartmış ve patt diye yapıştırıvermiş kralın suratına. Olduğu yerde dona kalan kral hemen ‘’Muhafızlar’ Muhafızlar!’’ diye bağırmış. Kral koşarak gelen muhafızlara ‘’Bu adam hem çok zengin ve hem de adam gibi adam. Hemen isteklerini kabul edin’’ demiş. İşte o güne kadar sürgünlerde yaşayan halk bu kahraman sayesinde vatanlarına dönmüş ve mutlu bir şekilde yaşamlarına devam etmiş. Kahraman burada durur mu hiç? Destesini de toplamış o zamanki halkların, milletlerin hakkını aradığı Birliğe gitmiş. Kralı dize getiren kahraman burada da içeri girer girmez ‘’Ben topraklarından sürülmüş, hakları elinden alınmış halkın kahramanıyım. Onların haklarını geri almaya geldim’’ demiş. Tabi salondaki yetkililer ona ters-ters bakmaya başlamış ama kahraman her zamanki hamlesini yapmış ve çuvalından bir deste para çıkarıp savurmuş salona. Salondakiler ilk önce ne olduğunu anlamamış ama kahraman bir deste para daha çıkarmış yetkililerin başındaki adamın suratına yapıştırmış. Tabi herkes korkmuş. Kahraman her zamanki en gür sesiyle ‘’Adam olun adam gibi konuşun’’ diyerek sihirli sözlerini söylemiş. Bu sihirli sözler salonu öyle bir inletmiş ki, yetkililer korkularından çil yavrusu gibi dağılmış. Kahraman ‘’Adama olun adam gibi konuşun dedikçe’’ yetkililer hep bir ağızdan ‘’Ne istiyorsanız yapacağız. Yeter ki buna bir son veriniz’’ demişler. İşte kahraman böylelikle halkının elinden alınmış haklarını tüm dünya nezdinde geri iadesini sağlamış.
Hakları geri alınmış, sürüldükleri topraklara geri dönmüş haklın içinden çıkan birkaç kişi kahramana şiirler, türküler yazmışlar. Daha önceleri hep sürgünlerde yaptıkları ‘’Mantı Şenliğinin’’ 296.589.957-cisini vatanlarında kırk gün kırk gece kutlamışlar.
Bu hikâyeyi anlatmamım sebebi o ki, her hikayede ciddi bir ders vardır. İstiyorum ki, bu hikâye bizim halka da bir örnek olsun. Bu hikayeyi okuduktan sonra kendimize şu soruyu sormamız gerek: Halkımızın Hinkal Şenliği’nin 296.589.957-cisini vatanda kutlamasını istiyor muyuz?’’