Ahıska Türklerinin son günlerde gündemini işgal eden meseleleri hepimiz az çok bilmekteyiz. Bu süreçte grup olarak mümkün kadar hassas davranmakla beraber yapıcı eleştiriler yapıyoruz. Bunun bu şekilde devam edeceğine kimsenin şüphesi olmasın.
Öncelikle bilinmesi gerekir ki, atılan tüm adımlardaki amaç: Ahıska Türklerinin hakkettiği gibi yönetilmesi ve DATÜB’ün demokratik, şeffaf, halka açık ve hesap verebilirlik şekilde idare edilmesidir. Bunları gerçekleştirmenin yolu da DATÜB’ün tüzük ve yönetim sistemini, şeklini değiştirmekten geçmektedir.
Bizler tüzük ve yönetim şeklinin demokratik yapıdan uzak olmakla beraber DATÜB’ün şeffaf olmayan, keyfi ve hesap verebilirlikten çok uzak yönetildiğini düşünmekteyiz. Bunu düşünmemiz için yeterli derecede sebeplerimiz mevcuttur. Örneğin; DATÜB’ün içinde çeşitli görevleri ifa edenlerden birinin dövülmesi, başka birinin kabadayılık yapması, yine başka birinin Ahıskalı bir kadın ve kızını darp etme olayına karışması, DATÜB Rusya Temsilcisi’nin PKK terör örgütünün toplantısına katılması ve burada bizi derinden yaralayan konuşmalar yapması, DATÜB Gençlik Kolu’na Genel Başkan Kasssanov’un bizzat kendi oğlunu ataması, DATÜB Kadınlar Kolu’na bu işi çok daha iyi yapabilecek onca üniversite mezunu, yüksek lisans, doktora yapan bayanlarımız varken bu işten çok uzak birinin atanması, sosyal medyada konuşmalarıyla alay konusu olan birinin Genel Başkan Basın Danışmanı olarak atanması, Ahıska Türkü olmayan birinin DATÜB Genel Sekreterlik görevine getirilmesi, tüzüğün tek kişi endeksli olarak defalarca değiştirilmesi (ve s). Bunları saymakla bitiremeyiz. İşte biz de bu sebeplerden dolayı bir bildiri yayınladık ve yönetimi istifaya çağırdık. Şayet 30 Eylüle kadar halka ve basına açık toplantı yapıp istifa etmezler ise bizlerin 2018 Ekim ayı içerisinde Ankara'da bir araya gelerek DATÜB Yönetimi ve tüzüğünü tartışmaya açacağımızı da basın bildirisinde dile getirmiştik.
İstesek sayfalarca yazabileceğimiz ama yukarıda özet geçtiğimiz hataları zincirinin neden olduğunu özetle açıklamaya çalışacağız. Örneğin 1000 kişinin çalıştığı bir şirket düşünün. Diyelim ki, bu şirkette çalışanlardan biri sürekli hata yapıyor ve görevlerini doğru şekilde icra edemiyor. Burada şöyle bir soru ortaya çıkıyor: Bu çalışanın görevini yetersiz icra etmesine sebep nedir? Çalışanın bu iş konusunda beceri ve yeteneğindeki eksikliği mi yoksa şirketin çalışma sistemi mi? Eğer şirketin çalışma, işleyiş sisteminde hata olsa idi o zaman bu iş yerinde çalışan bin kişiden en az 200 ve üzerinde kişi sürekli hata yapması gerekirdi. Ancak görüldüğü gibi sürekli hata yapan tek bir çalışan var. O zaman bu hataların sebebi bu çalışanın beceri ve yeteneğindeki eksikliktir. Öyleyse hatayı ortadan kaldırmak için şirketin çalışma sistemini değil hatan yapan çalışanı değiştirmekle aksaklığı da ortadan kaldırmış oluruz.
Yukarıda yaptığımız örneklemeyi şimdi tam tersi olarak ele alalım. Yine bin kişilik bir iş yeri ama bu defa sürekli hata yapan çalışan sayı bir değil 800 olsun. Yani şirkette 800 çalışan sürekli hata yapmaktadır. Peki, buradaki sorun şirketin işleyiş biçiminde midir yoksa 800 çalışanın beceri ve yeteneğinde mi? Hadi varsayalım ki, hatanın sebebi bu 800 çalışanın beceri ve yeteneklerinin eksik olmasındadır ve bu çalışanları gönderip onların yerine başka çalışanlar alalım. Çalışanları değiştiriliyor ama bakıyorsunuz ki, sorun giderilemiyor. Demek ki, şirketteki sorunun sebebi çalışanlarda değil, şirketin çalışma sistemindedir. O zaman sorunu ortadan kaldırmak için şirketin çalışma sistemindeki hatayı bulup gidermek gerek. Bu yapıldığı taktirde sorun da ortadan kalkmış olur. İşte DATÜB’deki hata da tamamen bu ikinci örneğe uymaktadır. Yani sorun DATÜB’ün tam da sistemindedir. O yüzdendir ki, yönetimde kişiler değişse de sorun ortadan kalkmıyor. O zaman bu sorunu ortadan kaldırmak için DATÜB’ün tüzük ve yönetim şeklini, biçimini değiştirmek gerek.
Yazının ardı var…