harunbozkurt66 @ hotmail.com

Soru: Yaratıcılık problemlere, eksikliklere, sorunlara çözüm arama, fikir yürütme, cesur denemeler yapma, yeniden deneme, daha sonra da sonuçları ortaya koymadır" Bu aşamada akla gelen ilk soru yaratma fiilinin yoktan var oluş şeklinde olup olmadığıdır. Bu cümleden ne anlıyorsunuz?

Yaratma kelimesine baktığımda aklıma ilk gelen yüce yaratıcının yoktan var etmesidir. Beni bu düşünceye götüren etkenlerin başında doğup büyüdüğüm yaşamımı devam ettirdiğim sosyal çevre, aldığım eğitimler gelir. Aşırı dinci olmasa da dini değerlere önem veren bir ailede doğup büyümem yaratıcının yegane olmasının zihnimde yer almasının ilk etkeniydi. Daha sonra ortaokul ve lise eğitimimi imam hatip lisesinde almam sonrasında ilahiyat fakültesinde yüksek öğrenimimi görmem, iş hayatında imam hatiplik yapmam sonrasında da din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni olarak görev yapmam yaratıcılık konusunda doğrudan dini değerleri ön plana alma sebebimdi. Yaratıcık dediğimde anladığım algıladığım yüce tanrının yoktan var etmesi idi. Kuranı kerimi zaman zaman okuduğumuzda Allahın yaratmasıyla ilgili bazı ayetler hemen göze çarpar. Bunlardan bazıları ise şunlardır: (En'âm Suresi) 73. Ayet, (A'râf Suresi) 54. Ayet, (Yûnus Suresi) 3. Ayet, (Ra'd Suresi) 16. Ayet, (Furkân Suresi) 54. Ayet, (Sâffât Suresi) 96. Ayet.

 Ayetlerde de görüleceği üzere Allahın yaratma gücü yoktan var etmesi, her şeyi düzene sokması, yarattıkları hakkında çok ca düşünmemizi söylemesi bize dini değerlerin yaratma konusunda referans olarak almamıza etkendir. Yoktan yaratma var etme sadece islamda olmayıp diğer semavi dinlerde de ekisini görebiliriz. Bu sayede yüce yaratıcının yaratma gücü var etme gücünü kavrayıp ona daha iyi bir kul olma konusunda onu anlayıp ona ibadet etme konusunda etkileyici bir husustur.  Ama şunu da iyi bilmeliyiz ki din, dini değerler insanın hem dünya hem de ahret saadetini sağlamada önemli bir fonksiyonu vardır. Ahirete bakan yüzü daha ağır basar. Sanat ise dünyaya yöneliktir. İnsanlar doğar büyür ölür. Bu dünyada yaşamını sürdürürken temel ihtiyaçlarını giderdikten sonra insan sanata yönelir. Bazen de insan temel ihtiyaçlarını tam gidermese de içinde bulunduğu şartlar insanı yeni şeyler üretme, problemlere çözüm arama, fikir üretme olarak ta yaratıcılığı  ortaya çıkar.

Allah yarattıklarını en güzel bir şekilde yaratmıştır. İnsanda yaptığı ürettiği şeyleri güzel olarak biricik olarak yapma arzusundadır. İslam inancında Allahın zati ve subuti sıfatları vardır. Zati sıfatlar sadece Allaha mahsus, subuti sıfatlar ise Allahta olmakla birlikte belirli sınırlılıkta insanda da olan özelliklerdir. Müslümanlar sanatını icra ederken tanrıyla yarışa girmeden eserlerini ortaya koyar, sanatını naif  bir şekilde oluşturma gayretindedir. Batıda ise sanatçı eserlerini ortaya korken adeta tanrıya meydan okuma görülür, tanrıya karşı âdeta savaşır. Sanat da onun yarattığıdır. Batılı ressamlar büyük boyutlarda insan vücutlarını, kasları ve dokularıyla birlikte çizmişlerdir.

 

 

Buraya kadar yaratma fikrinin dini boyutta nasıl yer aldığını irdeledim. İçinde yaşadığım sosyal çevre ve almış olduğum imam hatip  ve  ilahiyat eğitimimle kalmış olsam hemen hemen bu görüşlerde kalacaktım. Lakin almış olduğum eğitimler beni doğru bilgiye ulaşmamda bana köprü oldu. Özellikle Ankara Üniversitesi İlahiyat fakültesinde doğru bir eğitim almam beni bu konuda daha derinlemesine ve daha doğru geniş bir bakış açım olmasına sebep oldu. İslamda sanat, sanatta İslam isimli bir eserinde Prof Dr. Nusret Çam hocamız  bu konuda doğru bir bakış açısına sebep olmamda  ışık oldu. 

 

 

Yaratıcılık kavramına sadece dini pencereden bakmamak gerekli.  İnancımıza göre tanrı yoktan var eder bunda sıkıntı yok. Ama tanrının yarattığı insanda, tanrının ona bahşettiği aklıyla, yetenekleriyle, düşüncesiyle bir şeyler üretir, var eder. Zaten buda tanrının bize emri değilmidir. Tanrı kuranda birçok yerde bizlere yarattıklarına bakıp ibret almamızı, şükretmemizi, aklımızı kullanmamızı, sorgulamamızı ister. Rahman suresine baktığımızda adeta bize yol gösterir.  

 

Allahın bize verdiği aklımızı hayatın her alanında en iyi şekilde kullanmalıyız. Bazı insanlar daha meraklı daha girişken daha başarılı bir yapıya sahiptir. Bazı insanların yaşadığı ortam şartlar daha iyidir. Bazı insanların yaşam şartları daha zordur. Zor şartlarda olsa iyi şartlarda olsa insan yaşamı onu yeni şeyler üretmeye yöneltir.

 

Daha iyi şartlar altında yaşamını sürdüren insan aklını kullanarak kendini ilme bilme sanata vererek bir şeyler etme yapma gücünü ortaya koyar. Bu akşam izlemiş olduğum haberde insana domuzdan kalp transferinin yapılabileceği idi. Son zamanların popüler konularına baktığımızda metaverse konusu. Buda insanın yapma etme yaratma ortaya koyma gücünü göstermektedir. Eski Türklere baktığımızda göçebe bir hayata sahiptiler. Hayatlarının büyük bir kısmı göç ile geçmekteydi.

Zaruretler insanı yaratıcı olmaya itmekte, Türkler tekerleği bularak göç esnasında arabayı kullanarak yaşamlarını kolaylaştırmışlardır. Zaman zaman dünyayı hastalıklar salgınlar etkisi altına almıştır. Buna karşın hekimler çalışarak bu hastalıklara derman üretmişlerdir. Arabanın serüvenine baktığımızda; at, at arabası , eski arabalar, taksiler, elektirikli araçlar, uçaklar, hatta Abd de denemesi yapılan ultra hızlı kapsüllerde yapılacak hızlı trenler  insanların yapma etme var etme yeni şeyler üretmesinin ürünüdür.  Edison beklide onlarca denemeden sonra bıkmamış ampülü bulmuş. Turkovac aşısını bulan Türk hekim belkide onlarca kez denemiş doğruya ulaşıncaya kadar. Sosyal medyaya baktığımızda özellikle bizim insanımız, yaşadığı zor şartları aşmak için mucit olmuştur. Birçok şeyde kolaylıklar bulmuşlardır. Köyde yaşayan bir çitçi hayvanın gübresini boşa atana kadar kurduğu basit düzenekle gaz üretmiş evini ısıtmış tüp masrafından kurtulmuş. Fatih Sultan Mehmete baktığımızda İstanbulu fethetmek için Şahi toplarını dökmüş, gemileri karadan yürütmüştür.

 

En son olarak kendimden örnek vermek istiyorum. 1998-2000 li yıllar zamanın hükümetlerince imam hatip liselerine genelde de meslek liselerine alan bölüm engeli getirildi. Bir imam hatiplinin üniversite kazanması adeta imkansızdı. Sadece ilahiyat fakültesini seçebiliyorduk.

O zaman ilahiyat fakültelerinin birçoğu da kapatılmış var olanların kontejanı da minumum sayıya indirilmişti. Buna rağmen içinde bulunduğum şartlar beni mutlaka üniversite kazanarak geleceğimi kurtarmamı öngörüyordu. Bende inanılmaz şekilde ders çalışarak yaklaşık bir buçuk iki milyon kişinin girdiği sınavdan ilk bine girerek adeta imkansız olan üniversiteyi kazanmıştım.

 

İmkansızlıklar, yaşanan zorluklar, ihtiyaçlar insanları yaratıcı olamaya götürüyor. Burada yaratıcı olmak tanrıya kafa tutmak olmayıp, insanın bu dünyadaki yaşamında ona kolaylıklar sağlayan, çıkış yolları açan, hayatını daha kolay ve anlamlı kılan yeni şeyler ortaya koymak üretmektir.