harunbozkurt66 @ hotmail.com

Ahirete Kalmış Hasretlikler

Sürgüne uğramış milletlerin Kaderidir sevdiklerine, ailelerine akrabalarına eş ve dostlarına hasret kalmak, onlardan ayrı yaşamak. İşte bizim hikayemiz de burada başlıyor, sürgün, ayrılık hasret.

Ahıska Türklerinin Vatanları Ahıskadan sürgün edilişlerinin bu sene 74.yılı. Vatandan koparılışın 74.yılını yaşıyoruz. 74 yıllık özlem ve hasret. Aslında bu özlem 74 yılı da aşıyor. Ahıska Türkiye den ilk 1828 yılında koparılıyor, sonrası 1935’e kadar Anadolu ya zorunlu göçler devam ediyor. 1935 sonrası 15 Kasım 1944 sürgününe kadar Anadolu ya Ahıskadan göçler Rusyanın sınırda aldığı önlemlerle duruyor. 15 Kasım  1944  tarihinde Ahıska Türklerinin Ahıskadan Orta Asyaya, Türkistana sürgünü gerçekleşiyor.

 

Bu yazımın teması Ahıska Türklerinin yaşanan bu ayrılıklar neticesinde birbirlerine olan özlemleri.

Sürgün ve ayrılıklar her yerde aynı, her zaman aynı. Özlemler hasretlikler her zaman aynı,  acı her yerde aynı acı.

Bizim milletimizin makus talihi ise 1828 yılında başlıyor. Osmanlı ile Rus savaşı sonrasında, Ruslar savaştan galip geliyor ve  Ahıska bizden koparılarak Ruslara bırakılıyor. Ahıskanın Anayurttan koparılışı Ahıska Türklerinin de zor yıllarının başlangıcı oluyor. Bölgede oluşan Rus baskısı sonucu bazı insanlarımız Anadolu ya göç etmek zorunda kalıyor. Bu göçler 1935 yılına kadar devam ediyor. 1935 yılında sınırlar kapatılarak Türk tarafına geçişler yasaklanıyor. Bu tarihe kadar Ahıskadan Türkiye ye göç eden etmiştir artık. Ailelerin bir kısmı Ahıska da bir kısmı artık Türkiye dedir. Bu tarihten sonra artık bu aileler, akrabalar birbirlerini görmeleri dünya gözüyle mümkün olmayacaktır. İlerleyen yıllarda gerçekleşen  çok az istisnaları saymazsak.

İkinci dünya savaşı yılları o zamana kadar askere alınmayan Ahıskalılar askere alınmış Alman cephesinde ön cephelere gönderilmiştir. Buda yine Ahıskalılar için bitmeyecek başka bir hasretliğin kapısını aralamıştır.

Bunun burası dünya savaşı gidip gelmemek var, gelip görememek var. Ve nitekim de öyle olmuştur. Onbinlerce insanımız savaşta yaşamını yitirmiş geriye dönememiştir. Onlardan geriye acılar özlemler kalmıştır. Çok azda olsa savaştan canlı çıkıp, savaş bitince yurtlarına dönmek isteyen Ahıskalılar var.  İşte onlarda Ahıskaya dönememiş. Vatanlarını korumak adına savaşa götürülen Ahıskalı erkekler savaştayken, Sovyet yönetimi geride kalan Ahıskalıları 15 Kasım 1944 de  Ahıskadan sürgün etmişti. Bazıları güç bela Ahıskaya ulaşmış, bomboş evleri, ıssız köyleri görüp yıkılmışlardı.

Düşünün bir kere, yıllarca vatan için savaşmışınız, dünya savaşından galip gelmişiniz, ama dönüşte ana, baba, eş, dostunuzu, köyünüzü yerinde bulamıyorsunuz. Allah hiç kimseye bu durumu yaşatmasın.

Savaştan dönüp yurtlarında akraba-eş dostlarını bulamayan savaş gazılerimiz Türkistan yollarına düşerek ailelerini bulmaya çalışmışlardır.

Yaşamın her anı hasretliklerle dolu olan Ahıskalılar dünde, bugünde belki de yarında bu özlemle yaşamlarını ikame ettirmek zorundalar.

Sürgün sonrası yeni yurtlarda da yaşamak kolay olmamış hasretlikler onların peşini bırakmamıştı. Ahıskalı her aile Türkistanda farklı yerlere yerleştirilmiş, aileler parçalanmıştı ve yaklaşık 10 yıl yaşadıkları yerlerden ayrılamamışlardı, adeta açık hava hapishanesindeydiler.  İlerleyen yıllarda imkanları olanlar aile fertlerini, akrabalarını bulmaya çalışmışlardı.

 Bu şekilde ilerleyen hayat diliminde Bu mazlum milletin yakısını bu hasretlikler yine  bırakmamıştı. 4 Haziran 1989 Özbekistan Fergana'da Ahıska Türklerine ikinci bir sürgün ve soykırım yapıldı. Üç yüzden fazla Ahıskalının vahşice öldürülmesi yüz binden fazla insanın Özbekistan topraklarından zorunlu sürgün edilmesi mecburiyetinde kalması ile sonuçlanmıştır. Yani yine ayrılıklar yine hasretlikler yine hüzün bu mazlum halkın kapısını çalmıştı. Bir çok aile Rusyanın değişik bölgelerine adeta serpiştirildi, aile bütünlükleri bozuldu. Azerbaycan, Rusya, Ukrayna daha sonrada Amerika  bu milletin yeni yaşam alanları olmuştu. Ailenin bir kısmı Özbekistan da, birkısmı Kırgızistan da, bir kısmı Kazakistan da ve Fergana dan sonra artık bir kısmıda Rusya,Azerbaycan, Ukraynada, Amerikada param parça olmuştu.

Bitmeyecek hasretlikler bitmeyecek özlemler bu milletin sevdikleriyle kavuşması artık ahirete kalmıştı.

Ahirete kalmış hasretlikler derken bi kaç hatıramı nakletmeden geçemeyeceğim. Anlatacağım bu hatıralar kendi ailemden olsa da hemen hemen bütün Ahıskalının hüzün dolu hikâyeleri benzer özellik taşır.

Benim dedem 1912 yılında Ahıskadan ayrılmak Türkiye ye göç etmek zorunda kalmış. Bir gece ansızın vatanından yurdundan eşini çocuklarını alarak ayrılmış Ahıskadan, geride eş dost akrabalarını kardeşlerini, emmilerini halalarını, canlarını bırakarak, ve onları dünya gözüyle bir daha göremeyeceğini bilerek yollara düşmüş, Altı çocuğu yollarda ölmüş kendiside  o hasretle Türkiye de hayata veda etmiş. Aradan geçen 100 yılın ardından bana nasip olmuştu, Dedemin kardaşlarının çocuklarını, akrabalarını Kazakistan da bulmuş onların yanına gitmiştim. Zalim Stalin onları Kazakistana sürgün etmişti. Dedemin hasretini ben torunu gidermek için gitmiştim adeta oralara. Unutmadığım bir sahne yaşamıştım orda. Aradan 100 yıl geçmişti ama büyük Dedem Ahıskadan ayrılırken kardaşının kızını küçük yeğenini son kez sarılmış koklamış öpmüş öyle ayrılmıştı Ahıskadaki köyünden. O küçük yeğeni o anı hiç unutmamış, emmisini hep hasretle özlemle anmış, gözyaşlarıyla çocuklarına anlatmış. İşte o bibimizin çocuğunu görmüştüm ilerleyen yaşında olmasına rağmen annesinden dinlediklerinden hareketle dedemi söylediğimde hemen tanıdı ve annesinin onu nasıl hasretle andığını, ölene kadar gözyaşıyla hasretlendiğini dile getirdi.

Bir başka olayıda şu şekilde bir yakınımdan gözyaşlarıyla dinlemiştim.

  1. yıl da Ahıskadan dedemin kardaşının bir oğlu iki kızı Türkiyeye göçmüş bir oğlu Rusya tarafından askere alınmış ve savaştan dönememiş , diğer çocuğu da savaşa alınmış, iki kızın birisi Özbekistana sürgün edilmiş, anne ve bir kızda Kazakistana sürgün edilmiş. Türkiye tarafına geçen bir kardaş iki bacı, sınırların kapatılmasıyla bir daha kardaş ana ve bacılarını görememiş sonrasın da Ahıska Türkleri Türkistana sürgün edilmesiyle bu özlem hasret iyicene artmış.

Savaşın bitmesiyle Cepheden Ahıskaya gelen bir kardaşlarıda köyde kimseyi bulamayınca Türkistan yollarına düşüp anasını bacısın aramaya koyulmuş uzun aramalar sonrasında Kazakistan da onları bulmuş.

Bu ayrılık parçalanmışlıklar içerisinde hayat devam ederken Kazakistana sürgüne giden bacının oğlu olan İlimdar anasının Türkiye ye giden bacı ve kardaşına olan hasretine göz yaşına dayanamayarak onları aramaya koyulmuş. Bu arayış hiçte kolay olmamış, bir taraftan Sovyet yönetiminin baskısı,  imkanlar çok zormuş. Kgb  Türkiye ile iletişim kurmayı, sıkı takibe almış, bu zorluklara rağmen Türkiye de yaşayan akrabalarının telefonunu bulmuştu.

O anları bana şu şekilde anlatmıştı İlimdar Abim: Uzun arayışlar sonucu halalarımın İzmir de yaşadıklarını öğrendim, onların telefon numaralarını buldum. İki hafta sonrasına telefonla konuşmak için yetkililere ismimizi yazdırdık. Hemen telefonla konuşamıyorduk. Bu iki hafta sonucunda anamı alarak telefonla halalarımla konuşturmaya götürdüm. O anı hiç unutmadım. Anam burada(Kazakistanda) telefonun başında, diğer tarafta bacıları telefonun ucunda,   sadece seslerini duydular uzun zaman konuşamadan sadece ağladılar demişti.

 Çok acı ve hüzünlü bir sahne. 1934 de Türkiye ye göç eden bacılarını yaklaşık 50-55 yıl sonra sesini duyuyordu.

Daha sonra bu bacılar sadece bir kez birbirlerini gördüler sonra yaşama veda ettiler.

İşte bu hasretlikler Bütün Ahıska Türklerinin kaderi. Dünya hayatında bitmeyecek hasretlikler bu milletin alın yazısı adeta.

Dünyanın dört bir tarafına savrulmuş bir milletiz. Her birimiz bir yerde. Her birimiz uzak yerlerde, belki ömürde bi kaç defa göreceğiz birbirimizi. Yada dede ve ninelerimiz gibi ahirete kalacak bu özlemlerin dinmesi.

Bu yazımda Ahıska Türklerinin yaşadıkları ayrılıkları hasretlikleri dile getirmeye çalıştım. Anlattıklarım anlatamadıklarımın dile getiremedeklerimin sadece küçük bir kısmıydı.

Yazımı konuyu beklide özetleyecek Ahıskada doğup sevdiklerini bir daha göremeden Yozgatta yaşama veda eden dedemin mezar taşındaki bir sözle bitirmek İstiyorum

Aspinza ilçemdi, Ahıska yurdum,

 Kunsa güzel köyüm, Akif Bozkurt’um.

 Seksen bir yıl gezdi hayat kervanım,

Yozgat’ta yoruldu, Yerköy’de durdum!

 

Harun BOZKURT

Ajans Ahıska/ Ahıska Türklerinin Haber Ajansı

Genel Yayın Yönetmeni  E Mail: info@ajansahiska.com