canbeyza42 @ gmail.com

      “Taş olsaydım erirdim,  toprak oldum dayandım” sözleri ie anlatmaya başlıyordu Gülhanım Nine. Dört sürgün yaşamış, sürgünlerin gölgesinde kalmış Asya'nın bozkırlarında dört bir yana savrulmuş vatana hasret yaşayan bir topluluğun hikayesiydi Ahıska. 

Tarihin karanlık sayfalarına düşmüş Ahıska nerede peki? Birçoğumuz Alaska'nın haritada yerini gösterirken Ahıska'nın nerede olduğunun farkında bile değiliz. Türkiye sınırına 15 km olan  Ahıska, Kafkasya'da Gürcistan sınırları içerisinde bulunan  Gürcistan ve Türkiye arasında koridor görevi üstlenen, enerji hatlarının buradan geçtiği  jeopolitik olarak önemli bir bölgeyi oluşturmaktadır.Bölgenin yerli halkınının büyük bir çoğunluğunu 1068 yılından yakın bir zamana  kadar Türkler oluşturmaya başlamıştır. Birçok  Türk devletinin nüfuzunda kalan Ahıska 250 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu'nun egemenliği altında yer almıstır. 250 yıl boyunca Osmanlı idaresinde kalan Ahıska coğrafi kültürel ve demoğrafik olarak Anadolu'nun doğal uzantısını oluşturmuştur. 

 

           Rusya 19. yüzyıldan itibaren Kafkasya bölgesinde kendisine baş eğmeyen Kafkas halklarını asimile etmek için bölgeye çok sayıda Ermeni vatandaşı yerleştirmiş ve bölgede asimilasyon çalışmalarına başlamıştır. 1828 yılına gelindiğinde Edirne Antlaşması ile Ahıska Rusların eline geçmiş ve Ahıska ahalisi kaderine terk edilmiştir. 1917 yılına gelindiğinde Bolşevik devrimiyle Ahıska da Osmanlı Devletine bağlanmak istediğini belirtmiş ve uzun uğraşlar sonucunda Ahıska Osmanlı Devletine 1918 yılında bağlanmıştır. Misak-ı Milli sınırlarımız içerisinde yer alan Ahıska bölgesi 1921 Moskova Dostluk Antlaşmasıyla Sovyet Rusya güdümündeki Gürcistan’a masa üzerinde bırakılmıştır. 

 

          Ahıska'nın Ruslara bırakılması üzerine 1927 yılında kolhozlar kurulmaya başlamıştır. Bu dönemden sonra Ahıska'nın önde gelen aydın ve din adamları  baskı, şiddet ve Pantürkist suçlamalarla cezaevlerine atılmışlar ve bu insanlardan bir daha haber alınmamıştır.Bu durum ilerleyen zamanlarda Ahıska Türkleri'nin arasında birlik oluşturmalarında geç kalmaya neden olacaktır. İkinci Dünya Harbi'nin patlak vermesi üzerine 1940 yılına kadar hiç askere alınmayan 40.000 civarında Ahıska Türk'ü birden bire Alman cephesine sevk edilmiştir. Geriye kalan kadınlar, çocuklar ve yaşlılar ileride kendilerini taşıyacak olan sürgün vagonlarının demiryolu yapımında çalışmışlardır. 

 

          1944 yılının Kasım ayına gelindiğinde bir gece kapıya gelen askerlerin ''5 saat içerisinde hazırlanın Almanlar geliyor, sizi daha sonra getireceğiz.'' sözleri ile hayvan vagonlarına, bir vagonda  3-4 aile olarak havasız, susuz ve aç olarak Asya bozkırlarına 110.000  Ahıska Türk'ü sürülmüştür. Ural Dağları'nın soğuk havası birçok insanın hayatına mal olmuş ve ölenler kefenlenmeden durulan istasyonlarda karların üzerine atılmıştır. Bir buçuk ay süren yolculuk sonunda Ahıska Türkleri Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan'a yerleştirilmişlerdir. Sürgünden sonra sıkı yönetim dönemi başlamış ve 12 yıl boyunca bulundukları bölgeyi terk etmeleri komşu köylere akrabalarının yanına gitmeleri yasaklanmışır. 

 

          1956 yılında Stalin'in ölmesinden sonra sıkıyönetim ortadan kalkmış ve Ahıska Türkleri anavatana dönme çalışmışlar ancak bu mücadele sonuçsuz kalmıştır. 1989 yılına gelindiğinde zorunlu göç sonrası çoğunluğu Özbekistan'ın Fergana Vadisi'nde yaşayan Ahıska Türkleri 1-5 Haziran 1989 tarihleri arasında Özbekler ve Ahsıkalılar arasında olaylar çıkmış Ahıskalılar'ın evleri işaretlenerek yağmalanmış ve Ahıska Türkleri ikinci bir sürgünle karşı karşıya kalıp Krasnador bölgesine göç etmek zorunda bırakılmışlardır. Krasnador'da da yaşanan sorunlardan dolayı 17.000 Ahıska Türk'ü Amerika'ya göç etmişlerdir. 

 

          Sürgünlerin gölgesinde kalmış ülke ülke savrulmuş olan Ahıska Türkleri vatansız tek Türk topluluğudur. Stalin'in Kafkas politikası sonucunda 1944 yılında birçok Kafkas halkı Asya'ya sürülmüş ancak diğer topluluklar vatanlarına dönme hakkı bulmuş ancak Ahıska Türkleri vatanlarına dönme çabalarına rağmen önlerine engel konulmuş ve dönememişlerdir. Günümüzde ise küçük bir miktar Ahıska Türk'ü Ahıska'da yaşamaktadır. 73 yıldır dünyanın dört bir yanına dağılmış bir şeklide yaşamaktadırlar. Bilmemiz gereken önemli bir detayda 16. Yüzyılda Ahıska Atabekleri sınırlarını Azgur’dan Kars, Artvin, Erzurum’a kadar uzatmıştı. Yani bugün Ahıska Türkleri ile bu bölgenin halklarının ortak soydan geldiği belirtilir. Benim için de bugün bir Ahıska Türk’ü kardeşimin bir Erzurumlu bir Konyalı kardeşimden farkı yoktur. Onlar sadece Türk ve Müslüman oldukları için vatanlarından ayrı düştüler. 14 Kasım 1944 Kasımında; acılar, sürgünler arasında, kaybolup giden hayatlar, anılar ve aşkların ardında yıllar sonra Ahıska Türkleri Türkiye'ye geldiler. Vatan kelimesine en çok onlar hasret yaşadılar.  

 

Tarih Stalin'i de yaşanan acıları da unutmayacaktır.