canbeyza42 @ gmail.com

SON VE TATLI SÜRGÜN

       Böyle diyordu Ziyaeddin Kassanov başkanımız. 72 yıldır vatanlarından uzak olan ve sürgünlerin gölgesinde, dünyanın 10 farklı ülkesine dağılmış bir topluluktan yükselen bir sesti Ziyaeddin Kassanov’un söyledikleri. 1944 yılının Kasım ayında hayvan vagonlarıyla bozkırın ortasına sürgün edilen, vatandan uzaklarda yaşayarak, 12 yıl yerleştirildikleri bölgelerde sıkıyönetim altında kalan kardeşlerimiz yavaş yavaş bozkıra uyum sağlamış, yaşadıkları bölgelerin ekonomik kalkınmasına yardımcı olmuşlardır. Sürgünlerin peşini bırakmadığı Ahıskalılar 1989 yılında Fergana’ da, 2010 yılında Kırgızistan’da çatışmaların ortasında kalmış ve bulundukları bölgelerden göç etmek zorunda kalmışlardır. Son olarak da bu acı kader kendisini Ukrayna’da göstermişti.  Rusya’nın bölgeyi ilhak etmek istemesi sonrası  9.000 civarında Ahıska Türk’ü çatışmaların ortasında çaresizce kalmışlardı. Okuduğum bir sürgün hikâyesinde Mecidiye teyzenin de dediği gibi belki de Ahıska Türklerinin üstünden geçmeyen tek şey değirmen taşıydı.  

     Yaşanılan onca acılar sürgünler  arasında, kaybolup giden hayatlar, anılar ve aşkların ardında anavatana yeni bir umut yolculuğuna çıkan yüzlerce yürek Erzincan’a tek tek yerleştiriliyordu.  4 yaşındaki Yusuf’tan 63 yaşındaki İsmiNaz teyzeye kadar herkesin gözünde savaşın izini Erzincan’da başlayacak yeni hayatlarıyla silmeye çalışmak vardı.

    Yeni bir yaşama Erzincan’da başlayacak olan Ahıskalı kardeşlerimiz için mücadele şimdi başlıyor. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun koordinasyonlarıyla Türkiye’ye getirtilen kardeşlerimizin Erzincan’a uyum sürecinde en etkili faktör bizler olacağız. Sokağa çıktığımızda onlara farklı kişi değil de hoş geldin ayrı kaldığın öz vatanına kardeşim deyip sarılıp onların yaralarını beraber saracağız. Sürgünlerin gölgesinde kalmış hayatlarını, umutlarını, aşklarını beraber yeniden yeşertip güzel günlere yelken açacağız.

     Erzincan Valimiz Süleyman Kahraman ve Üzümlü Kaymakamımızın çalışmalarıyla eksik eşya, gıda ve para yardımı, uyum sürecine yönelik sosyal etkinlikler yapılmasıyla yüzler bir nebze de olsa gülüyor. Eğitim öğretim hayatına devam edilmesi için bu yıl Türkçe eğitim temeli verilip bir sonraki yıl ise kaldıkları yerden eğitim hayatlarına devam edilmeye çalışılacaktır. Bölgenin geçim kaynağı tarım ve hayvancılık olduğu için bunlara yönelik eğitimlerde yavaş yavaş başlamakta. Devletimizin yaptığı bu çalışmalar hem Üzümlüdeki hem de Ukraynadaki soydaşlarımız için umut ışığı olmuştur.

 

Bu aşamada yapılan çalışmaların kapsamı ve aşamadaki süreç genişletilerek unutulan Ahıska dosyasının çözümüne yönelik yeni çalışmalar başlatılabilir.

Üzümlü’den başlayarak Türkiye’nin farkı coğrafyalarında yaşayan ve çalışma izni, oturma izni, diploma denkliği sorunlarıyla karşı karşı karşıya olan binlerce Ahıska Türk’ü ile daha yoğun ilişkide bulunarak tüm yetkililerin ortak bir kararla hareket etmesi ile yaşanılan sorunlara uygun çözüm oluşturulup, kardeşlerimizin sorunlarına sahip çıkılması gerekir. Süreçte yapılması gerekenler yurt dışındaki Ahıskalılarla yoğun ilişkide bulunarak daha kapsamlı bir hale getirilerek problemlere kalıcı çözümler üretile bilinir.

    Yazımın yavaş yavaş sonuna gelirken bir dipnot düşmek isterim. Ben bir Ahıska Türk’ü değilim ama benim için bir Ahıska Türk’ü kardeşimin bir Erzurumlu bir Konyalı kardeşimden farkı yoktur. Tozlanmış bir derginin karanlık sayfalarında, 16 yaşındayken acı sürgünle başlayan bir hikâyeyi okuduğumda karar verdim Ahıska Türklerini herkese anlatmaya. O yaşımda birçok kişiden aldığım cevap; Ahıska Türkleri mi, Alaska Türk’ü olmasın o olmuştu. O cümle bana o kadar dokunmuştu ki, bir şeyler yapmalıyım dedim.  O günden sonra TÜBİTAK’a hazırlamış olduğumuz tez başta olmak üzere gereken ve bulunduğum birçok platformda Ahıska Türklerini dile getirdim ve dile getirmeye devam edeceğim. Bu süreçte en kısa zamanda sorunlara bir nebze de olsa çözüm getirilmesi dileği ile…