Alaska değil Ahıska. Böyle isyan ediyorlardı Ahıska’yı bilmeyen dünyaya…
Sürgünlerin gölgesinde kalan Asya bozkırlarından, dünyanın dört bir yanına savrulmuş vatansız bir Türk topluluğu… Peki, neresiydi Ahıska.
Coğrafi olarak Ahıska’yı incelecek olursak; günümüzde Gürcistan sınırları içerisinde yer alan, Türkiye’nin kuzeydoğusunda Ardahan ilimizle sınır teşkil eden bir bölgenin merkezidir. Bu bölgenin yerli ahalisinin büyük bir kısmı 1068 yılından yakın zamana kadar Türklerden oluşmaktaydı. Bu bölge de Kıpçak Türkleri, Akkoyunlu, Karakoyunlu Safevi devleti ve yaklaşık 250 yıl da Osmanlı nüfuzu altında kalmıştır.
Rusya 19. yüzyılın başlarında kendisine boyun eğmeyen Kafkasyalıların izini Kafkasya’dan silmek için büyük planını ortaya koymuş ve Ahıska bölgesine bir taraftan Ermenileri yerleştirmeye başlamış bir taraftan da Türklere asimile politikaları uygulamaya başlamıştır. 1828 yılına gelindiğinde Edirne Antlaşması ile Ahıska Rusların eline geçmiş ve Ahıska ahalisi kaderine terk edilmiştir. 1917 yılına gelindiğinde Bolşevik devrimiyle Ahıska da Osmanlı Devletine bağlanmak istediğini belirtmiş ve uzun uğraşlar sonucunda Ahıska Osmanlı Devletine 1918 yılında bağlanmıştır. Misak-ı Milli sınırlarımız içerisinde yer alan Ahıska bölgesi 1921 Moskova Dostluk Antlaşmasıyla Sovyet Rusya güdümündeki Gürcistan’a masa üzerinde bırakılmıştır.
Ahıska’nın tekrar Rusların eline geçmesiyle birlikte büyük bir asimilasyonu başlamış ve Ahıskalı aydınlar Pantürkizm suçlamalarıyla evlerinden bir daha dönmemek üzere götürülmüşlerdir. 1944 yılına gelindiğinde Rusya’nın Kafkas politikası sonucunda Ahıska Türkleri II. Dünya Savaşı sırasında Orta Asya bozkırların sürülmüşlerdir. Ahıska Türkleri ağırlıklı olarak Kırgızistan, Özbekistan ve Kazakistan bölgelerine zorunlu göçe tabii tutulmuşlardır.
Ahıska Türklerinin sürgün edildikleri yerlerde hava şartları oldukça soğuk olduğu için o dönem açlık hüküm sürmüş ve çocuklar ile yaşlılar açlıktan ölmüşlerdir. 1956 yılına kadar sıkı yönettim politikası uygulanmış; Ahıskalıların bulundukları bölgeyi terk etmeme belirtilmiş ve bulundukları köyden başka bir köyü ziyaretleri de yasaklanmış, 12 yıl boyunca bir tür kamp hayatı yaşamışlardır. Stalin’in ölümünden sonra biraz da olsa bulundukları bölgelerden akrabalarını ziyarete gitmeye başlamışlardır.
Rusya soykırıma yönelik sürgün planını Kuzey Kafkasya’da uygulamış; sürgün ettiği halklar yerine Ermenilerle Gürcüleri yerleştirerek bölgenin demografik yapısını değiştirip ileriye yönelik çatışma zemini hazırlamıştır.
1956 yılından sonra Ahıska Türkleri anavatanlarına dönmeye çalışmışlar fakat bu mücadeleleri Rus yetkilileri tarafından sonuçsuz bırakılmıştır.1989 yılına gelindiğinde Özbekistan’ın Fergana bölgesinde KGB ajanlarının kardeşi kardeşe nasıl düşürdüğü görülmüş; Özbekler evleri yıkıp yakmışlar ve Ahıska Türkleri ikinci bir sürgünle karşı karşıya kalıp Krasnador bölgesine göç etmek zorunda bırakılmışlardır.
Diğer sürgün edilen topluluklar vatanlarına dönme şansı bulsalar da Ahıska Türklerinin önlerine birçok engel konulmuş ve dönmelerine izin verilmemiştir.
Ahıska Türklerinin adı 1970li yıllara kadar Türkiye’de hiç anılmamış, 1990 yıllara gelindiğinde Turgut Özal Ahıska Türklerinin Türkiye’ye getirilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Hazırlanan kanun ile 1993 yılında 183 aile Iğdır’a yerleştirilmiş daha sonraki yıllarda ise başta Bursa, Antalya İstanbul olmak üzere Ahıska Türkleri yerleştirilmiş ve birçoğu Türkiye’yi umut olarak görmüşlerdir.
Peki ya nedir Ahıska Türklerinin Türkiye için önemi. Hiç şüphesiz ki en önemli neden insani boyutu olup 71 bir yıldır Dünya’nın dört bir yanına dağılmış bir şeklide yaşamaktadırlar. Bilmemiz gereken önemli bir detayda 16. Yüzyılda Ahıska Atabekleri sınırlarını Azgur’dan Kars, Artvin, Erzurum’a kadar uzatmıştı. Yani bugün Ahıska Türkleri ile bu bölenin halklarının ortak soydan geldiği belirtilir. Benim de bugün savunduğum tez benim için bir Ahıska Türk’ü kardeşimin bir Erzurumlu bir Konyalı kardeşimden farkı yoktur. Onlar sadece Türk ve Müslüman oldukları için vatanlarından ayrı düştüler. Başta Türkiye olmak üzere birçok ülkede vatandaşlık, çalışma izni, denklik diploması, oturma izni problemiyle karşılaşmaktadırlar.
Bu yaşananları yazarken Bursadaki bir anım canlanır gözümde edeyim. Hiç vatanını bırakmak zorunda kaldın mı diye sormuştu, İsmiNaz nine. Doğduğum topraklardan uzaklara bir hayvan vagonuyla gittim ben, soğuktan ölen annemi kefensiz, karların üzerine bırakıp bilmediğim Asya bozkırların derken, sanki her dediği saplanıyordu boğazıma.
Hani derler ya bir kan damlası düşer tarihin karanlık sayfalarına, işte öyle bir sürgündü Ahıska Türklerinin hikayesi…
Beyza Can