Akdağmadeni, Yozgat’ın yaklaşık 100 km doğusunda bulunan bir ilçedir. İlçe merkezi, 1815 yılına kadar ormanlık bir yer olduğu halde, XIX. yüzyılın ortalarında burada idarî yetkiye de haiz bir kurşun işletmesi müdürlüğü kurulmuş ve burası Madenciler nahiyesi olmuştur. İşletmenin kurulmasıyla, Gümüşhane, Trabzon, Arapgir ve Ahıska’dan gelen işçilerle nüfus hayli artmış ve 1871 tarihinde burası bir kaza hüviyeti kazanmıştır.

 

Akdağmadeni’nde Türklerden başka Rum ve Ermeni nüfus da yaşamaktaydı. Göç ve nüfus mübadelesiyle Hristiyan nüfusu zamanla azalmıştır. 1924-27 yıllarında mübadele suretiyle Selanik’in Kayalar bölgesinden gelen 266 hane Türk kasabaya yerleştirilmiştir. Zamanla bunların bir kısmı, başka bölgelere göç etmiştir. Yine bu tarihlerde Romanya, Bulgaristan (1951) ve 1935 yılında Yugoslavya’dan gelen 790 hanelik Türk nüfusu, köylere yerleştirilmiştir.

 

Batıdan ve doğudan gelen göçmenlerin iskân edildiği Akdağmadeni, Ahıska muhacirlerinin de yerleşim yeri olmuştur. Akdağmadeni yöresine gelen Ahıskalıların geliş tarihleri itibariyle çok eskilere dayandığı için ne yazık ki fazla bilgiye sahip değiliz. Bununla birlikte Ahıskalıların buralara gelip yerleş- mesi, bir rivayet değil, herkesin bildiği bir gerçek olması bakımından önemli bir husustur. Öyle ki ilçe merkezinde bir mahalle, Ahıskavî mahallesi adını taşımaktadır.

 

Akdağmadeni ve bazı köylerine 93 Harbi diye bildiğimiz 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonrası gelen Ahıskalılar, Akdağmadeni’nin kurulmasında önemli bir unsur olmuşlardır. İlçe merkezinde bir mahalle Ahıska adını taşıdığı gibi, Ortaköy ve Okçulu köylerinde de Ahıska muhacirlerinin yaşadığı bilinmektedir.

Akdağmadeni’nin birçok köyünde, 93 Harbi sonrası buralara göç eden, kendilerini 93 muhaciri olarak adlandıran ve kendilerinin Kars ve çevresinden göç ederek buralara geldiklerini söyleyen insanlar vardır. Bu insanların hayat, âdet, gelenek ve göreneklerine baktığımızda tipik Ahıska kültürüne sahip olduklarını görmekteyiz.

Vatanlarından koparak buralara gelen Kafkas (Ahıska, Kars ve civarı) muhacirleri hakkında o yöre insanının kanaati şöyledir: Bu insanlar muhafazakâr, geleneklerine bağlı, dürüst, görgülü ve saygıdeğer insanlardır.

Bu kısa bilgileri verdikten sonra Ahıshavî mahallesi muhtarıyla ve Muşalimkalesi köyünden Ahıska kökenli Abdullah Amcayla yaptığımız görüşmelere yer vermek istiyoruz.

Selahattin Çalışkan, Akdağmadeni’nin Ahıshavî mahallesi muhtarıdır. Muhtar, 1958 yılında burada dünyaya gelmiş olup, on beş seneden beri bu mahallenin muhtarlığını yaptığını belirtmektedir. Kendisine mahallenin neden bu adla anıldığını soruyoruz, cevaplıyor: “1850’li yıllarda maden işletmelerinin açıldığı Akdağmadeni, o zamanlar ilçe değilmiş. Buralar, insanların hayvanlarını otlatmaya korktuğu ormanlarla kaplı bir yermiş. Maden işletmesi açıldıktan sonra bölge iskâna açılmış. Bu bölgeye XIX. yüzyıl sonlarına doğru Ahıska’dan gelen bir kafile yerleşmiş. Bu kafilenin yerleşim yeri olan mahallemiz, o günden bu güne Ahıshavî mahallesi adıyla anılmaktadır.”

 

Muhtar, Ahıska muhacirleri hakkında da şunları söylemektedir: “Ahıska’dan gelen bu insanlar, çalışkan, geleneklerine bağlı, kültürlerini devam ettiren, zanaat sahibi ve çeşitli meslek dallarında usta kişilermiş. İlçenin kurulup gelişmesinde onların büyük payı vardır. Zamanla buraya yerleşen diğer topluluklarla uyum içinde yaşamışlar ve karışmışlardır. Onların bir kısmı da zaman içinde başka yerlere göç etmiştir.”

Ahıska muhacirlerini yaşadığı Muşalimkalesi köyünden Abdullah amcayla konuşuyoruz.

Abdullah Erdoğan, “Akdağmadeni ilçesine bağlı Muşalimkalesi köyünde doğdum; bugün seksen yaşındayım. Dedelerimiz, XIX. Asır sonlarında Ahıska’dan kalkıp buralara gelmişler. Köyümüzün kuzey yamaçlarında bir mevki günümüzde de Ahıskalı adıyla anılmaktadır.

 Gelenler önce burada yerleşmişler. Birkaç sene burada yaşadıktan sonra şimdiki köyümüze gelmişler. Burada neden bu kadar kısa zaman kaldıklarına dair babamdan dinlediğim hikâye şöyledir. Eskiden köylerde köy odaları vardı. Bu köy odalarında insanlar toplanıp sohbet eder çeşitli münakaşalarda bulunurlardı. Bir kış günü Ahıskalı dediğimiz mevkide yaşayan Ahıskalıların erkekleri sohbet etmek için Muşalimkalesi köyüne gelmişler. Köy odasında biriken köy ahalisiyle sohbete, hasbihale koyulmuşlar. Evin erkekleri köy odasında iken Ahıskalıların evlerine iki adam gelerek evin erkeklerinin nerede olduğunu sormuşlar. Evin hanımları, erkeklerinin köy odasında olduğunu söylemişler. Bunun üzerine adamlar, kadınlara bir torba vermişler. Bu torbayı kocalarınıza emanet bırakıyoruz, demişler ve oradan uzaklaşmışlar. Kış olduğu için don halindeki torbayı kimse açmamış. Evin bir köşesine bırakmışlar. Isındıkça donu çözülen torbadan kan sızmaya başlamış. Büyük bir korkuya kapılan kadınlar, hemen haber salarak erkekleri eve çağırmışlar. Erkekler eve gelince torbayı açmışlar ki ne görsünler, bir insan cesedi! Sabah olunca hemen cesedi bir yere defnetmişler. Fakat bu hadiseyi iyiye yormamışlar. Bu olaydan sonra, buralar bize yurt olmaz diyerek bir kısmı şimdiki köyümüz olan Muşalimkalesi’ne gelmiş, bir kısmı da başka yerlere göç etmişler.”

 

Bazıları, Ahıska Türklerinin, Kafkasya’nın Osmanlılar tarafından fethinden sonra XVI. yüzyılda Anadolu’dan götürülüp oralara yerleştirildiğini yazsa da bunun doğru olmadığı açıktır. Bugün Gürcistan sınırları içinde bulunan Ahıska ve çevresi, çok eski bir Türk yurdudur. Bölge, stratejik konumu dolayısıyla birçok savaşlara sahne olmuştur. Osmanlı- Safevî, Osmanlı-Rus vs… Bu savaşlar, yerli ahalinin zamanla Anadolu içlerine doğru göç etmesine sebep olmuştur. Yani Ahıskalılar Anadolu’dan gitmemiş, Ahıskalılar Anadolu’ya gelmişler. Yukarıda nakletti- ğimiz bilgiler de bunu doğrulamaktadır.

Harun BOZKURT

 Bizim Ahıska Dergisi 10.Sayıdan