Birey Okulları Yönetim Kurulu Başkanı ahıska Türkü olan Mesut Acar, sınavların öğrenci üzerinde yarattığı baskının nasıl aşılabileceğini Şehir Gazetesi’ne anlattı. Acar, “Yapılması gereken ilk şey, sınav sisteminin kaygıyı kontrol eder duruma gelmesi” dedi.

 

 

Bursa’da Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavı TEOG’dan istediği sonucu alamadığı için canına kıydığı öne sürülen öğrencinin vefatıyla birlikte sınav stresi bir kez daha gündeme geldi. “Sınav sistemi olmasa daha mı iyi olur?” sorusuna açıklık getiren Birey Okulları Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Acar, ülke bazında çok zor bir uygulama olmasına rağmen sınav sisteminin kaygıyı kontrol eder duruma gelmesi gerektiğini anlattı.

‘AYIRICI KRİTER GEREKİYOR’

Sınavsız bir eğitim sisteminin ölçücülük noktasında sıkıntı yaratacağı konusuna vurgu yapan Mesut Acar, “Sınav olmalı. Ortaokul bazında TEOG var. Lise bazında da YGS ve LYS var. Buradaki sıkıntı, sınav kaygısı… Ayırıcı bir kriter gerekiyor. Bunu sınav mantığı yerine uzun bir zaman diliminde öğrendiklerini gösterme halinde kaygının kontrol altına alınması lazım. Tabii bu, ülke bazında baktığınızda çok daha zor bir çalışma. Sınav sisteminin kaygıyı kontrol eder duruma gelmesi lazım. TEOG’da bu, kısmen başarılı oldu. YGS ve LYS’de de böyle bir yol olmalı. Bu olacaksa bile 2-3 sene öncesinde önlem alınması lazım. Değilse, bu planlamalar bazen yapılıyor ama bir bakanımız ya da farklı bir değişiklik olduğunda sistem değişebiliyor. Bunların olmamasında fayda var” diye konuştu. Eskiden ortaokul bazında SBS ya da LGS gibi sınavlar vardı. Onlara nazaran şu an TEOG sınavı daha idealize bir sınav. Öğrenci kendi okuluna da gidiyor, sınavın telafisi var. Sadece gördüğü konulardan sorumlu. Bu, öğrenci üzerindeki kaygıyı çok ciddi oranda azaltıyor.

 

‘TEOG, DAHA İDEALİZE…’

İdealin, çocukların sınav baskısı olmadan kendi özgün kişiliklerini geliştirmeleri olduğunu belirten Acar, “Bu, günümüzde Finlandiya modeli olarak ortaya çıkmış. Belli bir yaşa kadar sınav uygulaması ortaya konmadan çocukların yeteneklerine, özelliklerine göre eğitimlerini sağlamak… Fakat bizim ülkemizde şöyle bir durum söz konusu… Biz yarış havasında belli bir soruyla, belli bir tabanla gelmişiz. Eskiden ortaokul bazında SBS ya da LGS gibi sınavlar vardı. Onlara nazaran şu an TEOG sınavı daha idealize bir sınav. Öğrenci kendi okuluna da gidiyor, sınavın telafisi var. Sadece gördüğü konulardan sorumlu. Bu, öğrenci üzerindeki kaygıyı çok ciddi oranda azaltıyor. Ama sonuçta bir sınav… Bu, bize göre şu an iyi bir çözüm. Milli Eğitim Bakanlığı’nın oluşturduğu iyi bir çözüm. Ortalama düzeyde bir öğrenci iyi çalışırsa çok fazla dışarıdan takviye ihtiyacı duymayabilir. Ama takviye ihtiyacı duysa da gördüğü konulardan olduğu için çok geniş bir şey olmayabilir” açıklamasını yaptı.

EK DERSLER…

Özel okul olarak öğrenciye ek destek sağlayarak sınav stresini azaltma çabasında olduklarına da dikkati çeken Mesut Acar, “Tekrar anlamında özel okul olarak çocuğa 2-3 tur fazla attırıyoruz. Sınav tecrübesi anlamında da destek sağlıyoruz. LGS-YGS için de bu tür çözüm önerileri konuşuluyor. Belki olması gereken de bu ama dikkat edilmesi gereken bir nokta var. Bunların anlık değil 6 ay veya 1 sene önceden, ya da 9’uncu sınıfa başlayan bir çocuğun 12’inci sınıfta hangi sınava gireceğini bilerek başlaması gerekli. Mesela, 12’inci sınıftaki bir çocuğun sınava girmeden 3 ay önce sınav değişikliği ya da 6 ay-1 yıl öncesinde sınav değişikliği, artı bir değer oluşturur. Yılda 2 sınavla liselerde de böyle sınavlar yapılabilir. Ortaokulda edindiğimiz tecrübe, bunun böyle olabilirliğini gösteriyor. Ama bunu veli ve öğrencinin planlamasını çok yukarı çıkarmadan, geniş bir zaman diliminde planlanması gerekiyor. Yoksa sıkıntı olur” dedi.

IMG-20160126-WA0024

‘TÜKETİME DEĞİL, ÜRETİME…’

Öğrencinin eğitim hayatının dönüm noktasında öğretmen olduğuna da vurgu yapan Mesut Acar, “Genel anlamda bu iş, öğretmenle başlar ve öğretmenle biter. Gerisi teferruattır. Öğretmenin sosyal gelişiminin çok geniş olması gerekiyor. Tüketime değil üretime teşvik olması gerekiyor. Bu bilincin öğrenci tarafından nasıl öğrenileceğine yönelik altyapı ile hareket edilmesi gerekiyor. En önemlisi de bizim gerçekten insani değerlerimiz var. Dürüstlük, ahlak, iletişim, toplum bütünlüğünün oluşması adına öğretmenlerin katkısı burada önemli. Burada eğiticinin eğitimi, çok daha önemli bir kavram. Bunlar olmasa ne yaparsanız yapın. Yatırım, binalar vs. Ama insana yatırım yapılmadıktan sonra olmaz. İnsana yapılan yatırımı da öğretmenle yapmadıktan sonra bir anlamı yok. Biz öğretmen ruhlu bir okuluz, eğitimciyiz” ifadelerini kullandı. Dershanelerin okula dönüşümü, insanların çocuklarını özel okula gönderme isteğini kuvvetlendirdi. Daha düzenli, daha disiplinli bir yapı oluştu şu an. Kaliteli bir süreç oluştu. Tabii bazı boşluklar halen daha var. Bu boşluklar da tamamlanacak.

‘TEOG İÇİN CİDDİ ÇALIŞMAMIZ VAR’

Dershanelerin özel okullara dönüşümünün yarattığı etkileri de yorumlayan Acar, “Dershanelerin dönüşümü 2015 Eylül’de kesinleşti. Öncesinden değişim sürecine girmiştik. İlkokul, ortaokul öğrencilerine özellikle TEOG sınavları çerçevesinde ciddi bir çalışmamız var. Anaokulu ve ilkokul öğrencilerine yönelik de hayata hazırlama, sorumluluk alma ve özellikle sosyal hayatta kullanacakları becerileri geliştirmeleri için eğitim vermeye çalışıyoruz. Okulumuzda ilkokulların teneffüs saatleri ayrı, ortaokulların teneffüs saatleri ayrı, katları ayrı. Temasları söz konusu değil. Dershanecilik sürecinin kapanmasıyla bizim İzmir Yolu üzerinde lise çalışmamız oluştu ve anadolu lisesi olarak açtık. Temel lise olarak açmadık. Orada iyi bir sayıya ulaştık, iyi bir çalışmamız var. Dershanelerin okula dönüşümü, insanların çocuklarını özel okula gönderme isteğini kuvvetlendirdi. Daha düzenli, daha disiplinli bir yapı oluştu şu an. Kaliteli bir süreç oluştu. Tabii bazı boşluklar halen daha var. Bu boşluklar da tamamlanacak. Özel okula geçiş standartları yüksek bir şey. Daha kaliteli bir süreç” dedi.

‘ÖZEL OKUL İSTEĞİ FAZLA’

Daha iyi eğitim almak isteyen öğrencilerin özel hoca tutabildiğini de işaret eden Mesut Acar, “Öğrenci, rahatlıkla yabancı dil kurslarına gidebiliyor. Belki matematikten, belki fenden ya da edebiyattan ileri seviyeye ulaşmak isteyebilirler. Bunun için de artı çalışmalar yapmak isteyebilirler. Özel eğitim kursu adı altına bir çalışma yapılabilir. Özel okul, eskiden çok yüksek algılanıyordu ama daha ulaşılabilir noktada olduğunu devletimiz gösterdi ve algıyı da değiştirdi. Özel sektörün rakamlarının ulaşılabilir boyutlara gelmesini sağladı. Ailelere de teşvik vasıtasıyla bu rakamlara ulaşılabileceğini algılattı. Şu an böyle bir algı doğrultusunda ailelerde özel okula çocuğunu gönderme isteği daha fazla. Özellikle dershaneden alacağı hizmette olmayınca doğal bir şekilde böyle bir çözümü anne-baba, çok rahat göze alabiliyor” açıklamasını yaptı.

akpinarkampus

‘DEVLET SORUMLULUK DÜŞÜNCESİYLE YAPIYOR’

Milli Eğitim Bakanlığı’nın çok uzak noktalarda farklı yerlerdeki, farklı yapıdaki insanlara belli standartlardaki eğitimi götürüyor olmasını da değerlendiren Mesut Acar, “Devlet bunu sorumluluk düşüncesiyle yapıyor, kazanç düşüncesiyle değil. Ama bizler sorumluluk düşüncesinin yanında bir de kazanç olarak yapıyoruz. Kazanç olarak yaparken doğal olarak hizmetin kalitesi, geri dönüşümü, nokta atışlar, sektörel birikimler söz konusu oluyor. 20 yıldır bu sektördeyiz. Çok güzel iş yapan Milli Eğitim okulları var. Pek çok özel okuldan daha iyi hizmet veren devlet okulu da var. Ama bizim özel okulcu olarak önceliğimiz, yaptığımız işin standartlarının yükseltilmesi ve veli tarafından daha iyi alınabilir hale gelmesi. Buradaki temel fark, mantalite… Biz sürekli bir denetim halindeyiz. Milli Eğitim tarafından da ayrıca denetleniyoruz. O yüzden buradaki dönüşüm, Milli Eğitim’inde istediği ve desteklediği bir şey. Halkın yararına olan bir şey çünkü mevcut yatırımları daha geniş yatırımlara kaydırabilecek. Okul açma sayısı artıyor. Biz aynı geminin içinde olan yapılarız. Milli Eğitim bakanlığı bünyesinde çalışıyoruz ve amacımız, o yükü hafifletmek. Aynı zamanda devlete bu konuda yardımcı olmak, halkımıza da ulaşılabilir özel eğitim sunmak temel prensip sunmak” dedi. Belli özel okuldan çok daha iyi standartlarda olan devlet okulları var. Devlet, bu işlerden çekilme değil kendi içinde kendi paydaşlarını daha kaliteli hale getirmeye çalışıyor.

‘SEKTÖRE HAREKETLİLİK GELDİ’

Dershanelerin özel okullara dönüşümüyle devlet teşviğinin gündeme gelmesini de yorumlayan Acar, “Bürokrasimiz daha planlı çalışmalar yapıyor, daha da olacaktır inşallah. Okul fiyatlandırmalarında siz dershane boyutunda teşviki değerlendirirseniz kısır kalabilir. Anaokulundaki veliye de teşviği veriyor, ilkokuldakine de, liseye de veriyor. Dershane, sadece belirli zamanlarda eğitim veriyor. Buna ‘eğitim desteği’ diyebiliriz. Eğitim desteği, anaokulundan itibaren verildiği için insanların daha iyi hizmet alma isteğini destekliyor devlet… ‘Gitmek istiyorsan destekleyelim ama bak benim iyi okullarım da var’ diyor. Belli özel okuldan çok daha iyi standartlarda olan devlet okulları var. Devlet, bu işlerden çekilme değil kendi içinde kendi paydaşlarını daha kaliteli hale getirmeye çalışıyor. Velilere de ‘Sen kendin seç. İmkânın varsa yap, zorla’ diyor. Hem bu, sektörde bir hareketlilik getirdi. Yatırımcı adına, veli adına 10 yıl sonra devlet üstündeki yükü alacak. Özel okulların standartlarının, devlet okullarındaki öğretmen ya da yöneticilerin kalite ve standartlarının gizli bir rekabet çerçevesinde yapılması sağlanıyor” dedi.

‘TEŞVİKLER DEĞİŞİYOR’

Devlet desteğinin 2 bin 500 ile 3 bin TL arasında değiştiğini de belirten Mesut Acar, “Özel okul fiyatları, anaokulu ve lise arasında değişiyor. 10 binden başlayıp 20 bin TL’ye kadar çıkabiliyor. Fakat temel lise ya da temel ortaokullarda bu rakam biraz daha aşağılarda olabiliyor. 6-7 binlerden başlayabiliyor. Temel liseler ya da temel ortaokullarda eğitim süreleri ve okul yatırımlarının biraz daha az olmasındn dolayı… Bir özel okulun şu anki kabaca ücreti 10-20 bin TL arasında. Devlet, desteği bu fiyattan düşüyor. Anaokulu ve lise arasında yaklaşık bin-bin500 TL’lik bir makas var. Yani destek 2 bin 700-3 bin TL’dan başlıyor ve 3 bin 700’lere kadar geliyor. Anadolu lisesine 3 bin 700, temel liseye 3bin 400 TL gibi veriyor. Devlet, her okula her veliye de vermiyor bu desteği. Farklı kriterleri var devletin. Destek verilecek okulları belirliyor, ondan sonra öğrenci ve veliye ‘Benim onayladığım okullar bunlar. Onayladığım okullardan sen gidip yazılırsan ben sana bu teşviki veririm’ diyor. Kalitesi, derslik sayısı, yatırım, başarısı da bu konuda önemli.  Kontenjanı da önemli. Bunlara dikkat ediyor. Öğrenci ve veli için öncelikle gelir durumu, öğrencinin başarı durumu temel kriterler… Buna göre bir puanlama sistemi var. Bu puanlama sistemine göre de illere ayırdığı kontenjanla bunları değerlendiriyor Milli Eğitim Bakanlığı” değerlendirmesini yaptı.

 

filizŞehir Medya