Ahıska kalesinden ayrıldıktan sonra Muhammet abinin arabasıyla, arkadaşlarla, ahıskada yaşayan hemşerimizin evine misafirliğe gittik. Kendileri Ahıskaya altı sene önce gelmişler ve burada yaşamaktan gayet mutlular. Geceyi bu misafir perver ailenin evinde geçirdik ertesi gün ilk istikametimiz Azğur kasabası oldu. Azğur Ahıskada özel yere sahiptir . Ahıska Ruslar tarafından alındıktan ve halkı kıssa zaman içinde kılıçtan geçirildikten sonra, geri kalan nüfus Türkiyeye göç etti, bir kısmıda köylere. işte bundan sonra Azğur Ahıska bölgesinin siyasi ekonomik ve kültürel merkez oldu.
Azğur kasabası Samtshe Sa Atabago yani atabek beyliğinin Ortodoks dini merkeziydi. Osmanlı kayıtlarında burada çok sayıda kilise ve papazların olduğunu ve bu kiliselerde altın gümüş ve değerli taşlarla bezeli ikonlar haçlar dini eşyalar ve inciller olduğunu yazar. Osmanlı burayı aldıktan sonra birçoğu İstanbula veya papazlarla birlikte Gürcüstana götürüldü . En büyük kilisenin bir kısmı hala ayakta ve hristyanlar tarafından ziyaret ediliyor. Götürülen eşyalardan en ünlüsü Azgurlu Meryem ana ikonudur , şuan tifliste müzededir. Buranın doğası bütün Ahıska gibi çok güzel. Kura nehri kasabayı ikiye bölmektedir. Ana yoldan köprüden karşıya geçtiğinizde Azğur kalesine ulaşıyorsunuz kale uzaktan göründüğünden daha büyüktür ve üç katlıdır . Buraya ulaşmak için dar bir tunelden yukarı çıkmanız lazım ama çıktığınızda müthiş bir manzarayla karşılaşıyorsunuz. Bütün Ahıska ayağınızın altında. Kale stratejik yere kurulmuş ve alınmasıı çok güç. Eğer restore edilirse en az Ahıska kadar turist çekebilir. Kasabada eski köşkleri ve iki katlı güzel evleri gördük . Bakımsızlıktan bazıları yıpranmış ama çoğu ayakta. Hala sahiplerini bekliyorlar. ve nihayet Azğur tren istasyonu. Buraya geldiğimizde sürgünü hatırladık ama üzüntüryle deyil gururla. Bu istasyona bakarak içimizden dedik ki bak sen harabe olmuşsun ama biz herşeye rağmen dimdik ayaktayız.
İkinci durak Sakunet dedelerimizin sürüldüğü köy. Sakunet hakkında gelmeden önce çok şey duymuştum ve araştırmıştım ama gözünle görmek yüzkere duymaktan daha iyidir. Sakunet Azğurla Ahıska arasında ana yolun yanındadır. Sakunete girerken bukadar yeşil bir yeri beklemiyordum doğrusu her taraf bahçelerler ve ekili tarlalarla süslüydü. Köyün yanından geçen Kür nehrini uzun köprüden geçerek köye girdik. Köy gayet büyük sürgünden önce burda 200 aile ve yaklaşık 800 kişi yaşamaktaydı, Ahıskanın en büyük köylerinden biridir. Şimdi burda 80 aile buraya zorla getirilen Gürcü kardeşlerimizden oluşmaktadır. Biraz ilerledik ve işte Sakunet camisi ve hemen yanında duran tarihi sakunet kilisesini gördük. Bir zamanlar burada bizim dedelerimiz namaz kılmıştı belkide şu duvarın dibinde oturuyordular acaba ne düşünüyordular. İçimi bir hüzün kapladı. Sanki bu köy bana hiç yabancı deyildi sanki biz burdan hiç gitmedik, sanki hiç sürülmedik, öyle hissediyordum. Nihayet içimden şunu diyebildim işte benim toprağım işte vatanım, ben burda yabancı deyilim, burası benim ben burda göçmen deyilim. Sanki şimdi şu duvarın yanından Mavi nenem çıkacak diyecekki oğlum nerdeydin neden bukadar geç kaldın. Ama malesef kimseyi göremedin bizlerden kimse kalmamıştı burada. Belki birgün bizimde seslerimiz duyulur burada , ben buna inanıyorum.
Caminin yanında yaşlı bir teyzenin evi var, teyze bize su verdi, ben mezarlığın nerde olduğunu sordum dağın dibinde olduğunu söyledi malesef yol bozuk olduğu için ve acele ettiğimiz için gidemedik. önce camiyi gezdik cami sapasağlam ayakta, ama içinde biraz restorasyon ister, ön duvar çatlamış. Gürcistan devleti 2016 - 17 yıllarında Sakunet ve Harcam camilerin restorasyonunu yapacakmış. Sakunetli işadamların dikkatine. Caminin içinde çok güzel duvar ve ağaç süslemeleri var. Cami 1923 te yapılmış , yapanlar da Adıgönlü iki hacı, hacdan geldikten sonra rivayete göre burada cami yapmışlar. Sonra kilisenin yanına gittim. Kilise 12 yüzyılda yapılmış sonra 15 yüzyılda restore edilmiş. İçine giremedik çünkü kapısı kapalıydı. Sürgünden önce buraya başka bölgelerden gelen hristyan Gürcüler kendi bayramlarını kutluyordular ve müslümanlarda bunlarla beraber kutlamalara katılıyordular.
Sonraki durak Agara . Sakunetten ayrıldıktan sonra köprüyü geçerek Sakunetin karşısındaki Agaraya geldik. Burası benim annemin köyü. Bu köy küçük ama merkezi yerdedir ve ana yolun tam üstndedir. Burada meşhur Ahıskalı siyasetçi yazar ve gazeteci Ömer Faik Nemanzadenin evleri ve toprakları vardı. Yolun tam yanında dedemin evini gördüm, bu evi fotograflardan tanıdım. İki katlı, altı ambar üstü ev olan güzel bir bina. Sürgünden hemen önce dedeme bu ev için para teklif etmişler , ama o satmamış. Nerden bilsinki birgün hepsini sürecekler ve birdaha buraya dönemeyecek. Sürgünde burayı istasyon olarak kullanmışlar daha sonra köy kulübü olmuş şimdi boş. Camları kapıları kırık bakımsız halde. Evi gezdikten sonra köyden ayrıldık.