Sevgili okuyucu, Bir Kasım ayını daha geride bırakmak üzereyiz. Tam 72 yıl geçti Ahıska Türklerinin tarihi yurtlarından sürgüne gönderilmesinden. Bu tarihi lekenin üzerimizden kaldırılması için yapılması gereken onca iş varken bugünlerde sebebi nedendir bilemem ama Ahıskalıların sürgün edildiği gün tartışma konusu oldu. Sürgün Kasımın 14 mü 15 mi…14 mü 15 mi…..?
Halkımızı ilgilendiren böyle önemli konular dedikodu malzemesi yapılmaz, yapılmamalı. Aslında esas tartışma bir tarih meselesi değil. Başka hesapların olduğu kesindir. Zira bir ara Ahıska Türkleri mi, Ahıskalı Türkler mi tartışması veya Ahıskalılar Kıpçak mı- Oğuz Türkleri mi konusu ortaya atılarak birilerini hedef aldıkları hepimizce bilinmekteydi. Sustuk ve bekledik. Bekledikçe de bu tutarsız ve tatsız saldırıların sonu gelmeyeceğini anladık.
Sanırım sizlerde az çok hedef alınan kilit ismi biliyorsunuzdur. Evet Sayın Yunus Zeyrek hocamızdan bahsediyorum. Çok kıymetli Yunus hocamıza karşı sanki bilinçli bir şekilde sosyal medya vasıtasıyla eleştiri kampanyası başlatılmıştır. Sebep? Çok basit. Yunus Hoca sadece Ahıska Türkleri için değil, Türkiye’miz için bir değerdir. Bir çok nedenlerden dolayı bu tür değerler zaman- zaman yıpratılmaya, susturulmaya çalışılmıştır. Yalnız şairin dediği gibi:
Güneşi örtse de kara bulutlar,
Yine güneş kadar bir kudreti var. (S.Vurgun)
Hocamızın çalışmalarına göz attığımızda neleri görürüz. 2004 yılından beri Ankara’da Bizim Ahıska dergisini çıkarmaktadır. Ve de bu dergi Türkiye’de yegane bir dergidir ki, aksamadan dolu dizgin yoluna devam etmektedir.
Başlıca çalışma sahaları: Halk edebiyatı, Ermeni meselesi, Osmanlı tarihinin muhtelif safhaları, Ahıska ve Acara. Bu çalışmalarını kitap, makale, konferans, TV konuşması ve sempozyumlarda bildiri şeklinde sunmaktadır. Yukarıda Hocamızın bir değer olduğundan bahsetmiştim. Evet öyle olsa gerek ki, 21 Mart 2014’te Türk Dünyası Kültür Başkenti Eskişehir programında kendisine Türk Dünyası Bilim Kültür ve Sanat Ödülü verilmiştir.
Bilmeyenlerin, yada bilmek istemeyenlerin de hafızası için aşağıda Hocamızın sadece yazmış olduğu makalelerini değil, eserlerini sıralamak istiyorum;
- Kafkas Yollarında/Hatıralar ve Tahassüsler (Ahmed Refik’ten), 1. ve 2. Bsk. Kültür Bakanlığı, Ankara 1981, 1986; 3. Bsk. Millî Eğitim Bakanlığı, İstanbul, 2001.
- Dünden Bugüne Ahıska Türklüğü, Türk Federasyon, Frankfurt, 1995.
- Bu Yolda (Şiir), Millî Eğitim Bakanlığı, İstanbul, 1998.
- IV. Sultan Murad’ın Revan ve Tebriz Seferi Ruznâmesi, Kültür Bakanlığı, Ankara, 1999; Tahran (Farsça), 2012.
- Gürcistan Acaristan ve Türkiye, Türk Ocağı, Trabzon, 1999.
- Yabancılar İçin Türkçe Dil Bilgisi-I, Gazi Üniversitesi, Ankara, 2000.
- Ahıska Bölgesi ve Ahıska Türkleri, Ankara, 2001.
- Acaristan ve Acarlar, Ankara, 2001.
- Hanaklı Mazlumî, Ankara, 2001.
- Tarih-i Osman Paşa, Kültür Bakanlığı, Ankara, 2001; Tahran (Farsça), 2008, 2014.
- Ali Akış-Hayatı ve Faaliyeti, Ankara, 2003.
- Posof’un Çizgileri, I. Bsk. Ankara, 2004; 2. Bsk. Ankara, 2013.
- Posoflu Zülâlî, Hayatı Eserleri ve Millî Faaliyeti, Ankara, 2004.
- Ahıska Araştırmaları, Ankara, 2006.
- Amasya’nın Altın Tarihi, Amasya Valiliği, Ankara, 2009.
- Posof-Kol Zaferi, Posof Kaymakamlığı, Ankara, 2010.
- Bu Dosyayı Kaldırıyorum (Ermeni Meselesi), Kum Saati, İstanbul 2007; 2. Baskı: Payda, Ankara, 2011.
- Yunus’a Doğru, Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı, Eskişehir, 2013.
- Erzurum’un Kara Günleri, Dergâh Yayınevi, İstanbul, 2014.
- Kitab-ı Dedem Korkut, Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı (Tıpkıbasım, yeniden okuma ve sadeleştirme ile), Eskişehir, 2014.
- Dede Korkut Kitabı (Sadeleştirilmiş), Ötüken Yayınevi, İstanbul, 2015.
- Ahıska gül idi gitti, Ankara, 2015.
Ahıska gül idi gitti, Ankara, 2015
Bunca eser üreten birini, yahut onun fikrini tartışacak kişinin en az onun kadar birikimi olması gerekmez mi? Hayır diyeninin aklında sorun olduğu için onunla tartışmaya dahi girmem.
Toplumumuz içinde parmakla sayılacak kadar az olan bu tür değerlerimiz rencide edilmemeli. Hele hele kıymetli Hocamızın evladı yaşında olan birilerini kışkırtarak lüzumsuz bir tartışma içine sokmaları hiç de ahlaki değildir.
Dolayısıyla perde arkasında olan zeka özürlüsü güçlere seslenerek boşuna nefes tüketmemelerini ve kendilerini trajikomik duruma düşmemelerini de tavsiye ederim. Varsınlar 14-15 Kasım arasında debelenip dursunlar. Varsınlar Ahıska Türkü mü Ahıskalı Türk mü konusunu tartışsınlar. Ama asla saygın bir değerimizi başlıktaki gibi ağızlarına dolamasınlar.
Halkımızın nazarında Yunus Hoca her zaman kendi saygınlığını korumuş, kollamıştır. Bu dün böyleydi, bugünde öyledir yarında öyle olacak.
Kaynak: Ahiskalilar.org
Rüstem Mürseloğlu