Bursa merkeze 25 kilometre uzaklıktaki Saitabat köyüne yolunuzu düşürün. Burası, hem şelalesi hem mis gibi havası hem de yeşilin her tonuyla saklı bir bahçe.

İhsan Sabri Çağlayangil, Bursa Valiliği yaptığı sırada, şehir üzerine bir yazı kaleme alır. Bursa’nın turistik ahvali hakkında âdeta yoklama yapar. Bir bölgenin turizm bakımından değer taşıyabilmesi için bazı vasıflara, birtakım imkânlara sahip olması gerektiğini belirtir. Ve misaller vermeye başlar, Roma’ya tarihî eser ve abideleri, İsviçre’ye dağları ve kış sporları, Paris’e eğlence ve hususiyetleri, Fransa’ya deniziyle iklimin ahengi, Amerika’ya Oibin diyarıyla Minosuta’ya göllerinin güzelliği ve avlanma imkânlarından faydalanmak için gidildiğini söyler. Ve sözü Bursa’ya bağlayarak; gerek tarih gerek tabiat güzelliklerinin bu güzel şehirde toplandığını anlatır büyük bir heyecanla ve der ki: “Bu şehirde herkes umduğundan fazlasını bulur ve ne kadar kalsa bir sevgiliden ayrılır gibi, kopar gibi gözü arkada uzaklaşır.” Bursa; dağı, denizi, gölü, ovayı, yaylayı bağrında barındıran nadide ve nadir şehirlerden. Öyle ki sadece kış turizmi, kar imajıyla akıllara gelen Uludağ, her mevsim çekicidir ve onu keşfetmek için bir gün kifayetsizdir.

Türkiye’nin ilk kadın dayanışma derneği

Ankara yolu üzerinde bulunan, eski Bursalıların piknik alanı Saitabat köyü, son dönemin popüler yerlerinden biri haline geldi. Tabii, bu tanınırlıkta köylerini sadece yaşadıkları şehre değil, neredeyse bütün Türkiye’ye duyuran Saitabatlı kadınların başarı hikâyelerini es geçmemek gerek. Saitabat, bugün bu kadar turist çekiyorsa, köylerini ekonomik anlamda kalkındıran bu güzel insanların büyük payı var. 2002 yılının Nisan ayında dokuz üyeyle kurulan Saitabat Köyü Kadınları Dayanışma Derneği, ellerinin hamuruyla erkeklerin işine karışıyor ki iyi de ediyor. Bursa’ya has lezzetleri, köyü gezmeye gelenlere kahvaltı sofralarında sunuyorlar. Ramazan’da da iftar menüleri var, bilgisini paylaşalım. Bu arada mezkûr dernek, Türkiye’nin ilk kadın dayanışma derneği olması hasebiyle de önemli. Bu da şehrin genetiğinde barınan ilklerin anlamlı bir tezahürü olsa gerek.

Köy, ‘93 Harbi’ sonrasında kuruldu

Köyün kuruluşu, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasına dayanıyor. Halk dilinde ve belleğinde, ‘93 Harbi’ diye yer eden bu yıkıcı savaş sonrası, Artvin ve Batum havalisinden 1893 senesinde göç eden Ahıska Türkleri’nin meydana getirdiği Saitabat, Karadeniz’in kuş uçmaz kervan geçmez köylerini andırıyor. Bu arada şunu belirtelim; köyün ilk kurulduğu yer şelalenin alt kısmındaymış. Lakin yaşanan sel felaketi sonrası ahali, evlerini bugünkü yere yani şelalenin üst kısmındaki geniş araziye taşımış. Şelalenin etrafında kurulan çay bahçesi ve restoranlarda hoşça vakit geçirebilirsiniz. Köy kahvesinde de çay içmenizi salık veririz. Yeşilin bir halı gibi ayaklarınızın altına serildiği manzaraya bakarak âlemi seyreyleyin. Sükûnetten haz edenler için aşağıdaki kalabalıktan beri bir bahçe burası. Şair Nuri Cihan Taşan’ın “Bursa’nın yeşili karşısında kelime haznesi en yitik insanlar dahi birkaç mısra terennüm etmeden buradan gidemez.” dediği hal, Saitabat’ın dekorlarında saklı. Burası, Bursa merkeze 24, bağlı bulunduğu Kestel ilçesine 15, Cumalıkızık’a 12 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Derekızık köyünü geçtikten sonra, şelalenin kokusunu ve sesini duyacaksınız. Elhasıl Saitabat, Bursa’yı Osmanlı ekseni dışında teneffüs etmek isteyenlere natif bir rota çiziyor. Ki Bursa, tarihi kadar doğal güzellikleriyle de eşsiz bir şehir. Ne mutlu kıymetini bilenlere!

 

kaynak: SAMET ALTINTAŞ