Biz Türk olduğumuzu unutsak da dünya bizim Türklüğümüzü asla unutmaz.

Değişim değişmeyen tek olgu. 1991 yılında 20. Yüzyılın son 10 yılında dünya sahnesine bağımız Türk Devletleri çıktı. Bizde çoğu insan görmezden gelse de 1983’de kurulan K.K.T.C son kurulan bağımsız Türk Devleti’dir. Siyaset söyleminde Özal,  “21. asır Türk asrı olacak” derdi. Demirel de “Adriyatik’ten Çin Seddine kadar” diye başlayan cümleler kurardı.Türk siyasi tarihinde Milliyetçiliği bir doktirin ve temel siyaset olarak kabul eden Ülkücü Hareket MHP ve BBP partileri de yüzyıla Türkçe bir bakış getirdi. Alparslan Türkeş, Türk yurtlarının her yerinde Başbuğ olarak adlandırıldı. Bilge Lider Aliya İzzetbegoviç, "Sırplar bize Türk derdi Müslüman olduğumuz için… Bosna'da kim Müslümansa Türk'tü…" demişti bir demecinde.  Ezan sesinin yankılandığı coğraflarda başka milletler hep Türklerden söz ederlerdi.

Tarih yazılırken Türkler olmaksızın yazılamaz. Çin tarihinde, Arap tarihinde, Roma-Bizans, Rus tarihinde, İslam tarihinde Türkler ana aktördür. Refarans değerler olarak Türklük her zaman etkileyen bir medeniyet kaynağı olmuştur. Kavimler Göçü ve İstanbul’un fathi ile dünyadaki değişimler bunun en belirgin göstergesidir.

1. Dünya Savaşı ve 1915 Türkler için en uzun zaman dilimidir. Osmanlı’nın çöken yıldızlar gibi savrulması ve küllerinden doğan Türkiye. Hep Cumhurbaşkanlığı forsumuzdaki devlet yıldızları ile övünürken Ortadoğu’da yaşayan Türkmenleri, Kırım Tatar Türklerini, işgal altındaki Karabağ ve Doğu Türkistan’ı hep sonradan hatırladık.Batı Trakya Türklerinin mücadelesi, Kıbrıs müzakeleri kadar gündem olamadı. İran topraklarında yaşayan 30 milyonu aşkın Azerbaycan Türk’ü medyanın gündemine çok az yer buldu. SSCB boyunduruğunda 70 yıl yaşayan Türkler 1991’de bağımsızlık elde etmelerine rağmen Rus-Çin baskısını hala yaşıyorlar. Bakü yönetimi Türk toprağı  olan Karabağ’ı Ermeni işgalinden, Rus yönetiminin etkisinden kurtaramadı. Türkiye anavatan olarak koca coğrafyanın yükünü omuzunda taşırken 94 yıllık Cumhuriyet tarihini darbe ve ihanetlerle geçirdi. Her şeye rağmen 1939’da diplomasi ile Hatay’a alan ,1974’de Barış Harekatı ile Kıbrıs’a müdahele eden Türk Devleti en son Suriye’de Fırat Kalkanı’nı oluşturdu.

Türk Dünyası birlikteliğine yönelik Türk Konseyi kuruldu. İşlevsel olarak eleştirilse de başlangıç olarak geleceğe ışık oldu. Türkler nerede doğsalar ya da yaşasalar, Anadolu’yu vatan bildiler. Güvenli liman bildiler. Katliamdan kaçış, bir çatı altı, bir sıcak yuva bildiler ve dara düşünce “ana” kucağına geldiler. Kapılarda vize için bekleseler de, çekik gözlerinden ötürü başka milletten sayılsalar da küsmediler. Bugün Afgan dağlarından yaşayan bir Türkmen’in umudu Türkiye’dir. Bugün Kerkük’te evinden kovulan Türkmen’in umudu Anadolu’dur. Suriye’de yaşayan Türkmenler: “Ankara!” der durur. Bakü’de Karabağ kaçgını bir anne sorar: “Türkiye’den ses geldi mi?” diye. Kaşgar, Urumçi, Hoten İstanbul’a selam söyler.Kosova’da içilen çayda, Üsküp’te söylenen sohbette Anadolu vardır. Han Saray’da Akmescit’de Akyar’da Anadolu rüzgarları eser. Nogaylar şarkılarında, yırlarında Karadeniz’i Ege’yi söyler. Çuvaş’da, Tuva’da Anadolu’nun izlerini buluruz. Bugün Golan Tepeleri’nde Türkler yaşar. Tarih bizi Yemen’de unutulmuş Türk köyüne götürür.

Türkler her noktasına ateş ve çelik isabet eden delik deşik bir yurdu, sevgiliden yadigâr bir ipek mendil gibi kanlı koyunlarında sakladılar. Tarih onları sadece TÜRK diye yazdı.

Bugün Fas’tan başlayarak Hindistan’a kadar birçok yerde unutulmuş Türk köyleri ve bölgeleri vardır. Bir medeniyet düşünün tarihin ve zamanın her yerinde olacak  ve onun nesli tarihini, medeniyetini bilmeyecek. Sanırım 21. yüzyılda Türk olmak derin bir tarihin, sonsuz bir medeniyetin içinde unutturulmaya, silinmeye çalışan büyük bir hafıza demek.

QHA   

Güngör Yavuzaslan