15 Kasım 1944, Ahıska Türklerinin bitmeyen sürgünü başlamasının tarihidir. 1956 yılına kadar seyahat yasağı altında yaşamış olan Ahıska Türkleri, bu tarihten sonra Sovyetler Birliği içinde akrabalarını ve yakınlarını bulmak için iç göç yaşamak zorunda kalmıştır. 1989 Fergana faciasından sonra ise Özbekistan’daki Ahıska Türklerinin nerdeyse tamamı bir daha sürgün edilmiş ve birçok farklı ülkelerde hayat mücadelesi vermiştir. Rusya’nın Krasnodar bölgesinde vatandaşlık yıllarca verilmemesi nedeniyle ABD’ye göç etmek zorunda kalmışlardır. Özbekistan’a geri dönenlerin de birçoğu oturma izni alamamıştır.
Ahıska Türklerinin sürgününden 72 yıl geçmiş olmasına rağmen sürgün hayatı devam etmiş, eskisine göre daha çok sorunla karşı karşıya kalmışlardır. Ahıska Türkleri hala 10’dan farklı ülkede dağınık bir biçimdeler. Bu da Ahıska Türklerinin gelecek nesilleri için milli kültürlerini tehdit edeceği anlamına gelmektedir. Ayrıca yaşadıkları ülkelerin çoğunda can ve mal güvenliğinin tehdit altındadır. İstikrarsız ülkelerde meydana gelen her siyasal kriz Ahıska Türklerini doğrudan etkiliyor. Ahıska Türkleri yaşadıkları ülkelerde ayrımcılığa maruz kalmakta ve bu ülkelerin bazılarında ikinci sınıf muamelesi görmektedir. Bu baskı ise ekonomik durumlarını olumsuz etkilemekte ve söz konusu ülkelerden göç etmeye zorlamaktadır.
Sürgünün 72. Yılında Ahıska Türkleri Gürcistan’ın ortaya koyduğu birçok engelden dolayı Ahıska’ya dönme çalışmaları sonuçsuz kalmış ya da ertelenmiştir. Bu olumsuz tablo günümüzde de devam ediyor.
Ahıska Türklerinin büyük vatanları Türkiye’de göç etmeleriyle de sorunları bitmemiştir. İkamet iznini, vatandaşlıkve diploma denkliği gibi sorunlar mevcuttur. Bu sorunlar beraberinde birçok sosyo-ekonomik ve psikolojik sorunlara neden olmaktadır.
Ahıska Türklerinin en büyük sorunlarından bir diğeri ise, sürgünden 72 yıl geçmiş olmasına rağmen hala birlik olamamış olmalarıdır. Güçlü ortak bir sivil toplum kuruluşu kuramamışlar, kurmuş olanları da yönetememişlerdir. Ayrıca Ahıska Türklerinin var olan çok sayıda devletler ve dernek yöneticileri arasında ortak bir fikir oluşturamamışlardır. Bu da onların ortak hareket etmelerine engel olmuş, halkın sorunlarıyla ilgilenmenin yerine birbirleriyle ilgilenmişlerdir.
Sonuç olarak sürgünden 72 yıl geçmiş ancak sorunlar azalmamış, tam tersi çoğalmıştır. Ancak bu sorunların üstesinden gelebilmek için ise halk tek başına mücadele etmek zorunda kalmıştır. Gücü yetmediği konularda ise kendi devleti olarak gördüğü devletin yetkili yüksek kurumlardan ümit etmeye başlamıştır.