Ahıskalılarda Toplumsal Bellek Abideleri
Günümüzde tüm halklar kendi abideleri ile tanınırlar. Bu abideler halkın toplumsal belleğini oluşturur. Her bir halkın toplumsal bellek abideleri ile ilgili çok detaylı konuşmak istemem. Çünkü, her birimiz bunları az çok biliyoruz. Yunanlarda tanrı heykelleri, yapıtlar ve b. buna örnek gösterilebilir. Fakat biz Ahıskalılar toplumumuzun yaşadıkları bölgelerde bellek abidelerine rastlayamıyoruz. Bu da bizi hala sürgün edildiğimiz Gürcistan`a (Meskhetia ve Cavahet bölgesine) bağlamaktadır. Aradan 72 yıl geçmesine rağmen, bu gün konuşabilen çocuğa bile “nerelisin” diye sorduğumuzda, “Ahıskadaki yerimi diyen yoksa nerden geldik onumu soruyen” diyor. Bazıları ise hiç bir şey söylemeden Abastubanliyim, Hevişenliyim, Kikinetliyim, Varhanlıyım, Zanavliyim, Harcamliyim, Heroliyim ve b. köylerin isimlerini demektedir. Bu da hala toplumumuzun belleğinden dedelerinin doğduğu köylerin silinmediğine işarettir. Bunu sürgünün ikinci ve üçüncü nesli kullanır. Sürgünün tanıklarında ise toplumsal bellek abideleri ya kaledir, ya camidir, ya puvardır, ya da bir kayadır.
Gelelim bu toplumsal bellek abidelerinin belleğimizde yaşanırlığına veya tutunurluğuna. Belki de bir kaç yıl sonra kaleler, camiler, puvarlar, kayalar silinecektir hafızamızdan. Çünkü insanoğlu zamanla doğulur büyür, eskilenir ve ölür. Yerine yenileri gelir. Eskilerin belleğindekiler yenilere aktarılmazsa silinir gider. Bu da bizim toplumumuzda muhakkak karşılaşacağımız sorundur. Şöyle ki, 1. Nesilin gördükleri toplumsal bellek abidelerini biz göremiyoruz. Büyüklerimizin günlük belleğine kaydedilenler bu gün bizden çok uzaklardadır. Peki bu gün yine de bizi bir tutan, toplumumuza birlik sağlayan bellek abidelerimiz nelerdir? Farklı açılardan bu sorunun cevabını vermek mümkündür.
1. Ahıska (Bölge ve ya Kale. Her iki kelimenin beynimize kazındığı kesindir. Daha çok bölgeyi düşünürüz).
2. Köy (Her birimiz yukarıda kaydettiğim gibi köylerimizle aranırız, tanışırız).
3. Soy (Aligiller, ustagiller, poteleler, tıllogiller ve b.)
Peki belleğimize kazınan bu toplumsal bellek abidelerini ne zamana kadar sürdüreceğiz? Bu sorunun cevabı biraz kısıtlı olabilir. Çünkü biz Ahıskalı toplumu tek memlekette ve ya bir kültür içerisinde yaşamımızı sürdürmüyoruz. ABD (en uzun 3. Neslin kendisini koruyabildiği bir memleket) ise en son göç ettiğimiz en karmaşık bir kültür bölgesi. Bu kadar dağılmışken biz kendimizi nasıl asimile etmeden yaşayacağız diye düşünen insanlarımız az değildir. Tüm bu tarihi serüveni incelediğimizde toplumsal bellek abidelerimizin içimizde yaşatılması için bir kaç seçeneğimiz mevcuttur:
- Kale, Vatandaki ile aynı formada mescit ve ya köydeki kayaya benzeri kaya parçası gibi abideleri yaşadığımız her memleketteki mahalle, köy ve ya şehirde dikmeliyiz. Ki, bu bazı bölgelerde sıkıntılı olabilir, fakat her ülke için geçerli değildir.
- İsimlerin kullanılması. Yaşadığımız ülkelerde zamanla yaşadığımız köy, mahalle, sokak ve ya en azından apartmanların adlarını Vatandaki adlarla isimlendirmek (Azerbaycan`da Smada ve Varhan köyleri gibi) gerekmektedir.
- Sanatların aşılanması. Nesillerin kendilerine has sanatların soylar içerisinde yaşatılması. Bu kısım belki de günümüzde mümkün olmayacaktır. Fakat, kuyumcular, kooperatifçiler, beşikçiler, bahçeciler gibi soy içinde populer olan sanatlar mevcuttur ki, günümüzde de yaşatılabilir.
Tüm bunlar toplumsal bellek abidelerinin yaşatılması ile ilgili fikirler olarak günümüzde düşünülebilir. Fakat, en güzel belleği yaşatmanın yolu, imkanlar dahilinde Vatanda yer sahiplenmektir. Çünkü er ya da geç insanlar bir kaç nesil geçse bile, dedelerinin doğup büyüdüğü, geninin oluştuğu topraklara geri dönmeğe başlayacaklardır. Belki de bu toplu olarak hayata geçmeyecek. Fakat tarihe dikkat ettiğimizde mutlaka olacağı bekleniyor.
Sonda onu da belirtmek gerekir ki, eğer bir halkı toplum olmaktan çıkarmak isteniliyorsa, ilk olarak toplumsal bellek abideleri hafızasından silinir. Pusulasız halk ise etrafındakilere benzer, özdeşleşir ve kaybolup gider. Hafızasız halk olmamak dileği ile!
Orhan Faik