Bugün Ahıska Türkleri’nin sürgün edilişinin 73’nci yılı. 14 Kasım 1944 yılında SSCB Genel Sekreteri Josef Stalin’in talimatıyla 2 saatte vagonlara doldurulan Ahıska Türkleri, göç etmeye mecbur edildi. Bu amansız göçte 50 binden fazla Ahıska Türkü hayatını kaybetti. Bir çok sürgünün aksine Ahıska sürgünü az bilinir, sebebi de yeteri kadar anlatılamaması ve o yıllarda bu sürgün hakkındaki edebi eserlerin eksikliğidir.

TÜRKİYE İLE SINIR GÜVENLİĞİ BAHANESİYLE SÜRÜLDÜLER

Josef Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği, 14 Kasım 1944’te Gürcistan’ın Ahıska bölgesinde yaşayan 50 bin Türkü “sınır güvenliğini tehdit ettikleri” gerekçesiyle sürgün etti. Trenlere bindirilen ve günlerce yolculuk eden Ahıskalı Türkler Sovyet topraklarında dört bir tarafa dağıtıldı.

ABD, Türkiye, Rusya, Kırgızistan, Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Ukrayna, Kıbrıs ve Gürcistan’da yaşayan Ahıskalı Türklerin sorunları 73 yıldır çözüm bulamadı.

O YILLARDA YAZILMIŞ EDEBİ ESER SAYISI AZ

Ahıska Sürgünü anlatan edebi eserlerin sayısı da oldukça az. Ahıskalıları sorunlarının çözülmemesinde bu tür çalışmaların eksikliğinin de etkili olduğu günümüzün bir gerçeği olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü, mağdur edilmiş toplumlar günümüzde mazlumiyetlerini propaganda aracı olarak kullanmaktadır ve bunu da en çok edebi ve sanatsal eserleriyle yapmaktadırlar.

1994 yılında Ahıska Türklerinin sürgünü sırasında Türkiye’de Ardahan’ın Posof ilçesi Yaylaaltı (Satlel) köyünde yaşayan ozan Müştak Avcı, sınırın karşı tarafında Sovyetler Birliği’ndeki Türk ve İslam köylerinin kimsesiz kalmasını böyle şiirleştirdi:

Ahıska Halkının Sürgünü Destanı

Ahıska vasfını edeyim size,

Yaradan öyle gün vermesin bize,

Çok baskı yapıldı geline kıza,

Dağıldı ırzları, namusu hani?

 

Bir gece zarfında bolşevik geldi,

Işık ile bütün her yanı sardı,

Oğul, kız, atayı hepsini sürdi,

Kesildi sedalar, ünleri hani?

 

Harap oldi Ahıskanın köyleri,

Dev yurduna döndü, güzel evleri

Sadık kişileri, koçak erleri,

Kırıldı insanları, dillleri hani?

 

Ahıska dediğin bir ulu yazlar,

İslam olanların ciğeri sızlar,

Kabirde meftalar, Fatiha gözler,

Kırıldı alimler, okuyan hani?

 

Ahıska’nın önü bir ulu düzler,

Uçmuyor ördeği, ötmüyor kazlar,

Dağıldı ovaya gelinler, kızlar,

Çalıştılar daim, malları hani?

 

Ahıska dediğin dağdı meşeydi,

İçinde oturan beğdi, paşaydı,

Türkiye’de olaydı, hepsi yaşardı,

Yitirdiler bütün canları hani?

 

Uravel, Azgur’dan bütün geldiler,

Yığıldılar, meşveretler kurdular,

İstemeyiz diye, Türk’e cevap verdiler,

Çıktılar ışığa, mumları hani?

 

Karşıdan görünür, Kafkas dağları,

Ne ölüsü kaldı, ne de sağları,

Viran oldu, bahçeleri bağları,

Kesildi sedalar, canları hani?

 

Müştak Avcı söyledi sözün bitirdi,

Ahıska çilesini dile getirdi,

Mevlam ATATÜRK’ü bize yetirdi,

Çıkardı ışığa, zulmümüz hani?