Abdullah Gülay

İkinci Dünya Savaşından sonra, Kırım Tatar Türkleri gibi, Ruslar tarafından sürgün edilen ve vatansız bırakılan, buna rağmen BM’nin beş daimi silahşörüve insan hakları savunucuları tarafından hakları hiç gündeme getirilmeyenAhiska Türkleri’nin Ukrayna’da yaşayanları, yine bir Rus zulmü ile karşı karşıya kaldı. Onlara yine sadece Türk hükümeti sahip çıktı; Erzincanlılar kucağını açtı, ekmeğini ve toprağını bölüştü.

25 Aralık 2015, 3 Mart ve 14 Nisan 2016 tarihlerinde 3 ayrı kafile halinde getirilen 787 kişinin ardından, 334 kişi, Ukrayna'nın Slavyansk şehrinden alınarak, Türk Hava Yollarına ait uçak ile Üzümlü İlçesi’ne yerleştirilmek üzere Erzincan’a getirildi. Dördüncü ve beşinci kafilelerin de getirilmesiyle Üzümlü ve Bayırbağ’a 595 aile, yaklaşık 2900 kişi yerleştirilmiş olacaktır. Dünya Ahıska Türkleri Birliği Genel Sekreteri Fuat Uçar’ı ve Türk Hükümetini bu çalışmalarından dolayı millet olarak taktirle karşılıyoruz.

Erzincan Havalimanında, Vali Vekili, Belediye Başkan Vekili Emniyet Müdürü ile bazı kurum müdürleri tarafından çiçeklerle karşılanan aileler otobüslerle Üzümlü ilçesine götürüldü. Hepsi de çok mutlu, çok sevinçliydiler. Cumhurbaşkanı ve başbakana teşekkür ettiler. Bazıları da "Vatanlı olduk artık" diyerek gözyaşları içerisinde yakınlarına sarıldılar.

Bir Ahiska Türkü’nün şu ifadesi çok anlamlıydı: “Rusya’da askerlik yaptım ama Türkiye’de de askerlik yapmak istiyorum. Bu vatan için şehit olmak herkese nasip olmaz.” Çok sık şehit verdiğimiz şu günlerde bu cümleden etkilenmemek mümkün değil. Şehitlerimizi saygı ile anıyor, verdikleri mücadele ve emeğin karşısında minnettar olduğumuzu ifade ediyor, onlara Allah’ın vadettiği Cennet nasip olacaktır inşallah diye milletçe dua ediyoruz.

Ahiska Türkleri’nin yaşadıkları dramın/trajedinin hikâyesi pek bilinmez. Çünkü dünya medyasında hiç gündem yapılmamıştır. Merak edenler araştırıp öğrenebilirler. Gazete köşesi bize ayrılan hacim itibarilye bu gibi geniş konuları anlatmaya yeterli olmuyor.  Ermeniler’e toprak vaadi ile Osmanlıya karşı kışkırtarak ve silahlandırıp destekleyerek masum Müslüman Türk halkını katlettirenler, Ermeniler’in arkalarında durmaya devam ederek parlamentolarında belgesiz, mesnetsiz ve tamamen siyasi olarak Türkler aleyhinde kararlar alırlarken, Ahiska Türkleri hakkında karar almak neden akıllarına gelmiyor dersiniz? Türkçe’yi resmi dil olarak kabul etmeyen Avrupa, aslında Türkleri sadece düşman olarak görüyor.

Ahiska Türkleri ellerine silah almış bir millet değildir. Öyle ise bu zulüm ve sürgüne neden tabi tutulmaktadırlar? Niçin onların da haklarını aramak için parlamentolarda kararlar alınmıyor? Hiç düşündünüz mü? Çünkü onların suçu Türk ve Müslüman olmaktır. Bu haliyle ikinci Dünya savaşı sonrası komünist Rusya için olduğu gibi, bugün de yayılmacı Rusya için risk oluşturmaktadırlar. Yine bilinmektedir ki birçok ülke gibi Rusya’nın da bölgedeki hesapları Türkiye, Orta Asya Türkleri ve genel olarak Türkler üzerinedir. Orta Asya Türk dünyası ile ortak alfabe oluşturmamızın önündeki en büyük engel Rusya ve sonra da Avrupa’dır. Çünkü bu durum korkutucu bir güç onlar için. Orta Asya ile kara bağlantımız da Lozan’da bunun için kesilmiştir.

O nedenle diyoruz ki son otuz yılı aşkın süreden beri mücadele ettiğimiz ayrılıkçı, bölücü terör örgütüPKK’yı Kürtler planlamamıştır. Onlar kurmamıştır. Kürt haklarını arama da bahanedir. Kürt gençleri maalesef bu kirli emel uğruna, insanlık dışı şartlarda ve acımasızca kullanılmaktadırlar. Sevr haritasını çizenler o yıllarda moral ve silah desteği verdikleri ve katliamlara imza attırdıkları gibi; ASALA’yı kurdurup destekledikleri ve dünyanın birçok yerinde Türk dış işleri yetkililerini ve çalışanlarını katlettirdiklerine benzer bu gün de PKK’ya aynı desteği sürdürmekte, daha ağır ve acımasız katliamları yaptırmaktadırlar.

Ankara Erivan’a barış elini uzattığı, Erivan’ın olumlu yaklaştığı zamanlar gündeme gelen sınır kapılarının açılması, karşılıklı spor karşılaşmaları, arşivlerin açılması, tarihçilerden oluşacak bilim kurullarının çalışması ve sorunların karşılıklı iyi niyet çerçevesinde, başkalarını karıştırmadan sadece Ankara ve Erivan arasında çözümü için Türkiye tarafından yapılan girişimleri hatırlayalım: Bu güzel gidişi kim bozdu? Ankara bozmadı, Erivan da bozmadı. Dışarıda yaşayan Ermenilerden oluşan DİASPORA ve onların da arkasındaki kışkırtıcı koordinatör güçler… Çünkü bu barış gerçekleşseydi Türkiye’nin büyümesini engellemek için ellerinden önemli bir fırsat kaçıyordu; kaçırmadılar.

Hak arama gibi güzel bir görevi yerine getirmek isteyenleri, biraz da Ahiska Türkleri, Kırım-Tatar Türkleri, İşgal altındaki Karabağ Türkleri, Çeçen Türkleri, Batı Trakya Türkleri’nin haklarını ararken görmek istiyoruz. Miammar’ın, Somali’nin, Filistin’in, Suriye’nin, Bosna’nın haklarını ararken görmek istiyoruz. Ülkelerine sığınmacı dahi kabul etmeyen, sınırlarını kapatan bu Avrupa’mı, bu Amerika mı?  Hiç sanmıyorum… O nedenle her türlü ayrılıkçılığı bırakarak kendimize gelelim. İri, diri ve bir olalım.

Ulusal egemenlik ve çocuk bayramınızı tebrik ediyorum. 

Kaynak: Gunebakış gazetesi