Safinar Cemileva: Kırım’da Kırım Tatarlarıyla görünmeyen savaş sürüyor

 
BAHÇESARAY (QHA) - Kırım Tatar halkının milli lideri, Ukrayna milletvekili Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun eşi Safinar Cemiloğlu, Kırım’da meydana gelen olayların yükü ve acısını çeken Kırım Tatar kadınlarından biri. Oğlu Hayser Cemiloğlu’nun tutuklanması ve Krasnodar’a sevk edilmesi, eşin Kırım’a girişi yasaklanması, babasının vefatı… Bunların hepsi Safinar Cemiloğlu'nun başından geçti.

 

 

Eskiden yaptığı gibi yoğun sosyal faaliyetlerine devam edemeyen Safinar Hanımın özgürlüğün olmadığı şartlarda bunu gerçekleştirmek imkansız olduğunu söylüyor. Tüm gücünü, suç işlemediği bir ülkede (Hayser Cemiloğlu, Kırım’ın işgal altında bulunmadığı 2013’ta yakın aile dostu Fevzi Edemov'u sehven ateşli silahla öldürmüştü) tüm uluslararası normları ihlal ederek vatandaşı olmayan ülke tarafından yargılanan oğlunun mahkeme sürecine sarf ediyor.

 

Kırım Haber Ajansı’na (QHA) konuşan Safinar Cemiloğlu, oğlunun mahkeme sürecine, Kırım’daki mevcut durumu nasıl değerlendirdiğine, yarımadanın Rus yönetimi tarafından düzenlenen Hıdırellez’e ve Türk heyetinin Kırım ziyareti ile ilgili konulara değindi.

 

“Hayser, Ukrayna ile Rusya arasında ortaya çıkan durumun esiri oldu”

 

Oğlunuz ile ilgili durumu anlatın. Soruşturmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

- Bizim için olabildiği kadar çok sıkıntı oluşturmak için duruşmalar Krasnodar’a alındı. Kerç boğazında feribot ulaşımı durdurulduğu zaman karşı yakaya geçemiyoruz. Uçak biletleri çok pahalı. Söz konusu yolculuk pahalıya mal oluyor, Hayser’in eşi Reşide ile birlikte Krasnodar’a gidip gelmek için 30-35 bin ruble (600-700 dolar) harcıyoruz… Savunmanın duruşmaya katılmasını istediği tanıkların masrafları da karşılanmıyor. İddia makamının tanıkları skype aracılığıyla ifade verdi, ama savunmanın tanıkları skype aracılığıyla ifade verip vermeyeceklerini bilmiyorum.

 

Mahkeme sürecinde birçok ihlal yapılıyor. Önce duruşmalar Bahçesaray’da yapıldı, ardından Akmescit’e alındı. Rusların Kırım’a gelmesinin ardından ise davaya Rusya bakmaya başladı. Olay ise Ukrayna’da meydana geldi. Hayser’in davranışından da bir Ukrayna vatandaşı zarar gördü. Fiilen Rusya Federasyonuyla hiçbir alakamız yok. Bir devlet olarak Rusya’ya, Rusya vatandaşına zarar vermedik. Hayser, tüm uluslararası normlar ihlal edilerek Rusya’ya devredildi ve şimdi Rusya onu suçluyor. Suçlama nedeni ne?

 

Davada birçok ayırtı var. Örneğin Rus soruşturma görevlileri, ek soruşturma başlattı. Ama ek soruşturma yapılması için mahkemenin karar çıkarması gerekiyor, ancak soruşturmayı kendi kendilerine başlattılar… Söz konusu ek soruşturma yasadışı. Bunun dışında Ukrayna ve Rusya arasında mevcut anlaşmaya göre, bir davan devredildiği zaman Rusya’nın talepte bulunması, ardından Ukrayna’nın davayı devretmesi gerekiyor. Ancak böyle bir sürece uyulmadı. Yine ihlal. Şimdi mahkeme devam ediyor ve tanıklardan hiçbiri… Onlar bunu, kasten adam öldürme olarak göstermek istiyor. Fiilen bu ikinci mahkeme sürecidir. Bunun dışında, Ukrayna’da dava açıldı ve kapatılması gerekmesi nedeniyle Kiev’de de mahkeme yapılıyor.

 

Hayser’in Kırım’dan Krasnodar bölgesine devredilmesiyle süreç siyasi bir sürece dönüştü. Hayser, Ukrayna ve Rusya arasındaki durumun esiri oldu.

 

Olayın ilginç tarafı Ukrayna’nın evraklarını alıyorlar ve Rusçaya çevirerek Ukrayna’nın yaptığının aynısını yapıyorlar. Bu da bir ihlal. Onlar kendi soruşturmasını yapmalı, kendi tutanakları olmalı. Yani Hayser, durumun esiri.

 

Duruşmalara katılıyoruz, şimdi duruşmalar jüri heyeti ile yapılıyor. Jüri heyetinde hepsi Rusça konuşuyor, aralarında Müslüman hiç yok.

 

Ayrıca, Fevzi Edemov’un öldürüldüğü tüfek evimizden alındı. Mustafa Ağa, tüfek onun olduğu için zarar gören taraf olarak kabul ediliyor ama onun Rusya’ya girişinin yasaklanması nedeniyle zarar gören tarafı ben temsil ediyorum.

 

Mustafa Ağa’nın duruşmalara katılmasına izin verilmiyor. Mahkeme, vatanına girişin yasaklanması gibi bu konuda da açıklama yapamıyor. Herhangi bir gerekçe gösterilmeden onun vatanına girişi yasaklandı, fiile sürgün edildi. Biz ise kendi toprağımızda yabancı olduk, “vatanımızda vatansız”, haksız kaldık.

 

Hayser ile nasıl temas kuruyorsunuz? Kendini nasıl hissediyor?

 

- Hayser’in duruşmada gördük ayrıca telefonla görüşüyoruz. Bir şeye ihtiyaç duyduğu zaman gönderiyoruz. İki yıl boyunca kapalı bir odada bulunan kişi kendisini nasıl hissedebilir? Ayrıca odasında 20 kişi bulunuyor. Şimdilik kendisine baskı yapılmıyor, bu çekilebilir.

 

- Hayser’e destek vermek için sosyal bir eylem başlatmakla ilgili fikirleriniz oldu mu?

 

- Böyle bir eylem düzenlersek belki daha fazla zarar veririz. Şimdilik bekleyelim. Oğluma da bu şekilde anlattık, dayanması gerektiğini söyledik, şimdi onun görevi ayakta kalması gerektiğini, dayanmak olduğunu, hepimizin onu sevdiğimizi, onun yanında olduğumuzu, halkımızın zor durumda olduğunu söyledik.

 

“Yarımadada hiç ifade özgürlüğü yok, her şey yok edildi”

 

- Kırım’da ifade özgürlüğü durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

- Yarımadada hiç ifade özgürlüğü yok, her şey yok edildi. Kırım Tatarca yayın yapan tek televizyon kanalı da kapatıldı. Eğer birileri bir şeyler söylemeye çalışıyorsa, insanların kendini kontrol altında hissetmesi için onları korku, karamsarlık ve çaresizliğe düşürüyorlar. Kendi evlerinde bile birileri tarafından gözlemlendiği ortamı oluşturmaya çalışıyorlar, ama gizli servisleri bunu başaramıyor, yerli imkanları yok ve bilgisayar çağında kendi suçlarını gizlemeleri daha da zorlaşıyor.

 

- Gelecekte Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun Kırım’a girmesine izin verilebileceği ihtimali olduğunu sanıyor musunuz? Kırımoğlu, Mahkeme yoluyla Rusya Federal Güvenlik Servisi’nin 5 yıllık giriş yasağının iptal edilmesi için uğraşıyor.

 

- Kırım’a girişine izin verilmemesi belki daha iyi, çünkü burada tehlikeli durumda olacak. Gördüğünüz gibi burada soydaşlarımızın hiçbiri güvende değil. Herhangi bir gün evinizde arama düzenleyebilir, gözaltına alabilirler, sorguya götürebilirler, Kırım’ın Ukrayna’nın kontrolü altında bulunduğu dönemde meydana gelen olaylar konusunda sorgulayabilirler. Ukrayna Anayasası’na göre miting, gösteri, yürüyüş düzenleme hakkımız var, biz hakkımızı kullanarak Kırım Parlamentosu önünde miting düzenledik. Şimdi ise ilgili miting nedeniyle insanlara büyük para cezaları veriliyor, tutuklanıyor, sorgulanıyor, korkutuluyor.

 

Kırım’daki durum böyle, Kırım Tatarlarıyla görünmez savaş sürüyor. “Yüzeyde” 18 kişinin kaybolduğu, öldürüldüğünü görüyoruz, ama FSB’nin propaganda çalışmaları durmuyor. Hıdırellez kutlamalarına bile insanları makbuz karşılığında, işten çıkarmakla tehdit ederek topladılar. İnsanların ailelerine bakması gerektiğinden dolayı katılmak zorunda kaldı. Diğer etnik gruplara mensup kişilerin de Hıdırellez kutlamalarına katılması sağlandı. Televizyonda gösterilen röportajlarda montaj yapıldığını fark ettim: önce Yalla grubunun şarkı söylediği gösteriliyor ardından insanları gösteriyorlar, ama bu kez önceki yıllarda düzenlenen ve çok sayıda insanın katıldığı Hıdırellez kutlamalarından görüntüleri kullanıyorlar.

 

“İnsanların bir kısmı Hıdırellez kutlamalarına katılması, bulundukları durumu kabul ettikleri anlamına gelmiyor”

 

- Yine de Kırım Rus yönetiminin düzenlediği Hıdırellez kutlamalarına oldukça çok insan katıldı. Sizce bu nasıl anlatılabilir?

 

- İlk başta servis düzenlediler. Örneğin Krasnoperekopsk’tan, köylerden. Gençler köyden nereye çıkabiliyor? Hiçbir yere çıkmıyor ve bundan dolayı ‘ücretsiz servis varken niye gitmeyelim’ diye düşünüyor. Ama yine de… Hiçbir enformasyon yok. “Rus yönetimi düzenlediği ve halkımızın beklentilerine uygun olmaması nedeniyle söz konusu Hıdırellez kutlamalarına katılmayın” diyerek ajitasyon yapmak isteyen insanlar için silahlı milisler hazır duruyor.

 

Neden aniden sahneye Balbek, Konstantinov, Aksyonov çıkıyor, Kırım Tatar Hıdırellez kutlamalarında onlar ne iş yapıyor? Kendini yönetim olduğunu zannediyorlar, toplandılar, paraları var, olabildiği kadar ayırdılar. Ama herkese bunu anlatamazsın, halk ise… İnsanların Hıdırellez kutlamalarına katılması bulundukları durumu kabul ettikleri anlamına gelmiyor.

 

- Yakında, Türkiye’den gelen gayrı resmi heyet Kırım’ı ziyaret etti. Siz de onlarla görüştünüz. Grubun çalışmaları konusunda ne dersiniz? Grup, Kırım’daki olaylar konusunda yeterli bilgiye sahip mi?

 

- Grubun tüm üyelerini bilmiyorum. Ama aralarından 7 yıl Odesa’da çalışan bir kadının olduğunu, ayrıca sivil toplum aktivisti Ayse Hanım, Uluslararası Af Örgütü’nden (Amnesty International) Levent vardı, özenle her şeyi kaydediyordu. Her şey onların nasıl bir rapor hazırlayacaklarına bağlı. O zaman yorum yaparız. Onlar sorular sordu, biz ise her şeyi olduğu gibi anlattık.

 

“Onlara tek karşı çıkanlar Kırım Tatarlarıydı. Tabii ki şimdi bizim yok olmamız için elinden geleni yapacak”

 

- Şimdi Kırım Tatar Milli Meclisi ve Türkiye’de kulan Kırım Tatar teşkilatları, 2. Kırım Tatar Dünya Kongresi’nde hazırlık çalışmalarını yapıyor. Kırım’da Rus yönetim tarafından Kongre’nin ve organizatörlerinin itibarı düşürülmesine yönelik enformasyon çalışmalar şimdiden başladı. Bunu nasıl yorumlayabilirsiniz?

 

- 45 milyonluk nüfusu olan Ukrayna’ya karşı enformasyon savaşının sürdüğü ve Ukrayna’yla ilgili yalanların giderilemediği bir durumda burada baskı altında olan küçük halkımızın bunlara dayanması daha da zor. Yönetim yanlısı teşkilatlar, tabii ki Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nu, halkın liderini, Kongre’yi karalaması gerekiyor, onların nihai sonucu “Kırım Tatarları yok, sorun yok” şeklinde. Hızlı şekilde çözdükleri Ahıska Türkleri sorunu, bizim gibi sürgün edilen Volga Almanları sorunu olmadığı gibi, Çeçenleri de sürgün ettiklerini hepimiz gördük.

 

Onlara tek karşı çıkanlar Kırım Tatarları oldu. Tabii ki şimdi onlar bizim yok olmamız için elinden geleni yapacak, olabilecek tüm yöntemleri kullanacak, hiçbir şeyden iğrenmeyecekler.

 

- Sivil toplum faaliyetleriniz ne durumda? Kırım Tatar Kadınlar Birliği çalışmalarına devam ediyor mu?

 

- Kırım Tatar Kadınlar Birliği şimdi faaliyet göstermiyor. Rusya mevzuatına göre tescil olmadık, çünkü özgürlüğün olmadığı bir durumda bunun bir yararı yok. Birliğimiz esas olarak Türkiye diasporası, Kızılay, Romanya diasporası, Polonya, Ukraynalı, Amerikan sivil toplum kuruluşları ile işbirliği yaptı. Bugün tüm faaliyetler durdu.

 

- Geçtiğimiz günlerde “Alem-i Nisvan” adlı Kırım Tatar kadın derneği kuruldu. Başkanlığını Kırım Tatar Kadınlar Birliği üyesi Lentara Halilova üstlendi. Derneğin tanıtım etkinliğine Kırım Rus yönetimi Parlamentosu’nun Başkan Yardımcısı Remzi İlyasov da katıldı. Bu dernek konusunda ne düşünüyorsunuz? Sizce bu dernek yönetim yanlısı olarak adlandırılabilir mi?

 

- Lentara Halilova, Birliğimizin üyesi ve “Arzı” dergisini basıyordu. Derginin basımını devam etmek ve Rusya’dan para almak için herhalde böyle bir teşkilat kurmaya karar verdiler. Bir sivil toplum kuruluşu olarak tüm halkla çalışmak için Lentara’nın ne gücü, ne imkanı ne de isteği var. Bu derneği iktidar kurdu. Parayı veren düdüğü çalar.

 

“Tabii ki gitmek kolay, gittin ve özgürsün… Ama bir ana toprağımızda olmak zorundayız, onu elimizde tutmalıyız. Eğer biz gidersek onlar tüm sorunlarını çözer, “Kırım Tatarları yok, sorun yok””

 

- Siyasi durum ve Kırım Tatar aktivistlerine karşı takibatın devam etmesi nedeniyle Kırım’dan ayrılmayı planlıyor musunuz?

 

- Böyle bir niyetim yok! Burada halkımla birlikteyim ve sonuna kadar burada olacağım… (Safinar Hanım gözyaşlarını tutamıyor) Tabii ki gitmek kolay, gittin ve özgürsün. Orada hava farklı, ortam farklı, insanlar farklı. Ama bir ana toprağımızda olmak zorundayız, onu elimizde tutmalıyız. Eğer biz gidersek onlar tüm sorunlarını çözer, “Kırım Tatarları yok, sorun yok”. Bundan dolayı başımıza ne gelirle gelsin vatanımızda kalmalıyız ve kendimize karşı tüm aşağılamalara dayanmalıyız. Tabii ki bu çok zor. Tüm yükün üzerinde olması nedeniyle omuzları düzelterek nefes alamıyorsun. Biliyorum gidebilirim, ama insanları bırakamam, onlar beni arıyor, durumu soruyor. Gitme fikri aklıma gelmedi bile.

 

“Böyle ortamda halk daha dayanaklı oluyor. Gençler KGB, FSB'nin ne olduğunu bilmiyor, bugün ise bunları kendileri hissettiler”

 

- Halkımız birçok zor dönemden geçti ve onları her zaman onurla geçiriyordu, birbirini sevgi duygusunu, akrabalık duygusunu kaybetmedi. Allah’a iman, halkımızın başına delen tüm olayları, sürgün, açlık, soğuğu onurla geçirmemize yardım etti. Son ekmek dilimini her zaman komşularımızla paylaştık ve her zaman birliktik. İnşallah her zaman birlik olacağız. Böyle ortamda halk daha dayanaklı oluyor. Gençler KGB, FSB ne olduğunu bilmiyor, bugün ise bunları kendisi hissetti. Hem ruh hem vatan, ana toprak sevgisi düşünüyorum, aramızdan halkına layık olan insanlar daha çıkacak.

 

- Son olaylar, fiziksel ve manevi durumunuzu nasıl etkiledi?

 

- Fiziksel olarak kendimi iyi hissediyorum, karamsarlığa düşmemeye çalışıyorum çünkü bugün durum böyle, yarın ise durum değişebilir. Bundan dolayı ayakta kalmalıyız. Sadece ben değil tüm halkımız zor durumda. Tabii ki üzerimdeki yük çok ağır ama ben dayanabilirim.

QHA

 

share buttons

 

Ajans Ahıska'yı Facebookta Beğenebilirsiniz:

 

Yeni Yazılardan Haberdar Olmak İstermisiniz? :

e-maili’inizi kutuya yazıp Göndere basın. AjansAhıska e-Bülten