Ahıskalı Öğrencilerin Sorunları Üzerine Kısa Bir Değerlendirme…

Safar SAFAROV

(Necmettin Erbakan Üniversitesi  Sosyal Bilimler Enstitüsü  İslam Hukuku Yüksek Lisans Öğrencisi)

“İkra” âyet-i kerimesiyle başlayan Kur’an-i Kerim’in, “oku” emr-i şerifiyle okumaya ne kadar değer verdiği bilmeyenimiz yoktur sanırım. Rasülullah (s.a.s.)’in “İlim talep etmek / öğrenmek her Müslüman’a farzdır” (İbn Mace, Mukaddime, 17) hadisine baktığımız zaman ise her Müslüman’a ilmin farz olduğunu görüyoruz.

Tabi ki hangi ilim konusunda tartışıla bilir. Ehl-i Sünnetin reîsi, amelde mezhep imâmımız İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe (150/792) buyuruyor ki: "İyi bil ki, uzuvların göze tâbi olması gibi, amel de ilme tabidir. Bunun içindir ki, Allah-ü teâlâ: ‘Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?’ (Zümer, 9) buyurmaktadır."

 

 

Evet, bizler de “bilenlerle bilmeyenler bir olmaz” diyerek ilim talep etmek buralara kadar geldik. Ki, her ne kadar Ahıskalı olmamız hasebiyle Dünya’nın on ülkesinde dağınık şekilde yaşasak da, şu bir gerçek ki Türkiye de bizim vatanımızdır. Bütün bunlarla birlikte bizim burada mütalaa edeceğimiz konu ilim öğrenmekle beraber, ilim öğrenirken “Ahıskalı Öğrencilerin” çektiği bir kısım sıkıntılar üzerine olacaktır.

 

“İlim Çin’de de olsa gidip alın” hadisine bu gün bütün insanlar amel etmektedir. Bu insanlar ilim yolculuğuna çıkarken bütün sıkıntıları göze almakta ve bu sıkıntılara göğüs germektedir. Zannımızca hadis-i şerifte ki “Çin” ibaresi uzak olması hasebiyle, deyim yerindeyse “mekândan ziyâde makâmı (ilmi)” vurgulamaktadır.

Nitekim bugün baktığımızda bu ilim yolculuğu Çin’e değil, da çok Türkiye Cumhuriyetine yapılmaktadır. Son zamanlarda ilim için sağlanan bazı kolaylıklardan dolayı ise bu talep daha da artmakta ve buna paralel olarak Türkiye’de eğitim gören Ahıskalı Öğrenciler (gençler) de günden-güne artmaktadır.

Bu duruma biraz sevinsek de bazı kardeşlerimizin çektiği sıkıntıları gördükçe de bir Ahıskalı olarak tabii ki üzülüyoruz. Ancak yine de, tüm bu (bir kısım) zorluklara rağmen artık okuyan genç neslimiz olduğu için gelecekten umutla söz edebiliriz. Nitekim “İnsan müteşebbis oldukça dinç, öğrenici oldukça gençtir” inancında bir gençliği görmemiz mümkündür.

Dolayısıyla “Bir milletin geleceğini görmek için müneccim ve ya muvakkit olmaya gerek yoktur, o milletin gençlerinin ne işle meşgul olduğuna bakmanız yeterlidir.” kelâmını da hatırlatarak, konuyu fazla dağıtmadan yeniden yolumuza devam edecek olursak; Ahıskalı öğrencilerin sıkıntılarına baktığımız zaman birinci konu olarak geçim sıkıntısını görmekteyiz. Bu sıkıntının çoğu zaman vakıf ve dernekler tarafından giderildiğini görüyoruz. Bu dernekler ki hepsi Türkiye Cumhuriyetine aittir. Ahıskalıların burada yardımlaşma adıyla kurduğu dernekler ne işe bakar bilmiyoruz ama Ahıskalı öğrencilere faydasının olmadığı kanaatindeyiz. Yâhut az bir kısmı bu konuda elini taşın altına koymuştur…

 

Derneklerden ümidini kesmiş Ahıskalıların tabiî ki öğrenciler hiç aklına bile gelmemektedir.

Kanaatimizce bir milletin geleceği mesabesinde olan gençler (öğrenciler) o milletin büyükleri tarafından desteklenmelidir. Şayet gelecekte söz sahibi olmak isteniyorsak gençlere her türlü desteği sağlamak mecburiyetindeyiz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir Çin Atasözü’nde de ifade edildiği gibi; “Önünüzdeki bir yılı düşünüyorsanız pirinç yetiştirin, on yılı düşünüyorsanız ağaç ekin, yok şayet yüz yıl ve ötesini düşünüyorsanız ‘insan’ yetiştirin.” Bunuz içinde eğitim şart diyoruz. Hatta biraz dala ileri giderek diyebiliriz ki “Vatan Ahıska’ya dönüş”ün yolu da eğitimden geçmektedir. Ancak ne yazık bu maddi veya manevi desteği; “ne büyüklerimizden, ne derneklerimizden, ne de Ahıska adına söz sahibi insanlarımızdan” görmekteyiz.

 

 

Büyüklerinden bu gibi şeyleri görmeden büyüyen bir gençlik, geleceğe yani kendinden sonra ki nesle (bu manada) nasıl yatırım yapacak açıkçası düşünmeden de edemiyoruz... Oysa ki biz, “göz medeniyetinin” çocukları değil miydik?.. “Derdi Dünya olanın, Dünya kadar derdi olur” demiş büyükler. Bizim de derdimiz Dünya değil, Dünya’yı dahi ayakta tutabilecek okumuş, dirayetli gençlik olmalıdır.

 

Şunu da zaman-zaman düşünmeden edemeyiz “bu halk neden bu duruma geldi. diye… Tabi ki burası da çok önemli. Zannımızca bunun da tek bir nedeni var o da, “bu güne kadar güvenilir birinin çıkmaması veya bu halka güven verememesidir…”

 

Son olarak “Bir olalım, iri olalım, diri olalım diyor ve konumuzla yakından alakalı olan iki hadis-i şerifle bitirmek istiyoruz. Allah Resulü (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu tehlikede yalnız bırakmaz. Kim, kardeşinin ihtiyacını görürse Allah da onun ihtiyacını görür. Kim bir Müslüman’ı bir sıkıntıdan kurtarırsa, Allah da o sebeple onu Kıyamet gününün sıkıntısından kurtarır.” Diğer hadis’te ise şöyle buyurmaktadır; “Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? ARANIZDA SELAMI YAYINIZ!..

Gelin biz Ahıskalılar olarak bir birimizi Allah için sevelim,  Allah için yardımlaşalım ve geleceğimizi kuralım. Yunus’ça diyecek olursak; “SEVELİM SEVİLELİM / DÜNYA KİMSEYE KALMAZ…”

Ajans Ahıska