"ŞEHİT MAAŞIYLA OKULA GİTTİM, BUGÜN OKUL SAHİBİYİM…"

Emre ALKİN  Dünya Gazetesi


Bu haftaki konuğumuz Bursa'dan. Birey Kolejlerinin kurucularından Mesut Acar'a misafir olduk. Bu sayfada size ekonominin "gerçek kahramanlarından" bahsedeceğim diye söz vermiştim. Mesut Bey de ailesi de işte böyle. Ağabeyinin şehit düşmesinden sonra bağlanan maaşla okula giden Mesut Acar, bugün okul sahibi. Misafir olduğum okuldaki çocuklar ve öğretmenler o günkü sağnak yağmura rağmen, güneş ışığını aratmadılar. Her sabah kapıdan girerken Türkiye'nin geleceği olan bu güneşleri, Atatürk kucaklıyor. Kolejin girişindeki büyük resim, kapıdan girince ne bulacağımızı adeta bize müjdeliyor: Sevgi.

Asıl işiniz nedir?

Aslen fizik öğretmeniyim. Çok keyif aldığım bir görevdir bu. Okul işine iki arkadaşımla başlarken öğretmenliği bırakmayı hiç düşünmedim. Ancak gelin görün ki okul sayısı birden fazla olunca vakit bulamıyorum. 

Okul sahibi olmak hep hayaliniz miydi?

Biraz geriden başlayayım. Ben, bir köy ilkokulunda okudum. Annem okuma yazma bilmezdi. Babam da askerde okumayı öğrenmiş. "Bıçkıcı Ahmet"in oğlu derlerdi bana. Meyve sandığı yapardı babam. Sanıyorum 8 yaşında meyve sandığı çakarak başladım çalışmaya. Büyük ağabeyim Kayseri Hava İndirme'de bir tatbikat sırasında şehit düşünce ilk büyük acıyı yaşadık. Babamın şehit işlemleri sırasında tanıştığı Adil Edesen Bey'in sayesinde köy ilkokulundan erkek lisesine geçtim. O zamanlarda bu işler zordu. 

'Öğretmenler çocuklar üzerinde her zaman etki bırakır'

Merak ettim. Kaç kardeştiniz?

Biz 7 kardeştik. Şehit olan ağabeyim dahil 4 vefatımız oldu. Şu an tek erkek kardeş ben kaldım. Mehmetçik Vakfı sayesinde okudum. Bunu da gururla söylemek isterim. Bu sebeple okullarımızda şehit ve gazi çocukları önceliklidir. İlk sorunuza cevap vereyim unutmadan. Küçükken aklımda hiçbir zaman okul sahibi olmak geçmedi. Mühendis olmak istiyordum. Matematikle aram çok iyiydi. Ancak, fizik öğretmenim sayesinde ilgi alanım değişti. Fizikte ilerledim. Öğretmenler çocukların üzerinde büyük etki bırakır. Üniversite tercihimiz de böylelikle fizik bölümü oldu.

Tam gaz fizik öğrenmeye başladınız demek.

Yok hocam. Ne gezer? Üniversitenin ilk iki yılı spor yapmak ve gençliği kavramakla geçti diyebilirim. İşte o günlerde hayatta uzun vadeli planlar yapmamayı ve karşınıza ne çıkıyorsa hakkını vererek tecrübe etmeyi öğrendim. Sonraki yıllarda iyi bir performans göstererek bölümü bitirdim. Yine de aklımda yoktu okul vs açmak.

'Hiç aklımda yokken okul sahibi oldum'

Üniversite de bitti ama hala okul açma hedefi yok. Nasıl oldu iyice merak ettim.

Öğretmenliğe başladım ilk önce. Bursa'da iki dersanede özel ders vermeye başladım. Birkaç yıl sonra Bursa'nın en parlak öğrencilerine ders veren bir öğretmen haline geldim. Sonraları bir veli "Nilüfer'de bir binamız var, diğer öğretmenlerle beraber oraya geçin" deyince kurumsallaşma fırsatı doğdu. İlk önce 300 sonra da bir yılın sonunda 600 öğrenciye ulaştık. Yıl 2003. Sonra bu rakam 1500'e geldi. İlçelere yayıldık. Dersanecilik işini iyice benimsedik böylece. Sonra 2008 küresel krizi baş gösterdi. Biz de bir karar aldık. Ortaklık yapısını tamamen eğitim işinden gelenlerle devam edecek şekilde değiştirdik. 

Okul sahibi olmadan önce eğitim işinde epeyce derinlemişsiniz anlaşılan.

Öyle oldu gerçekten. Ben Ahıska Türklerindenim bu arada. Bursa'da dernek ve federasyonlarımız var. Dünya Ahıska Türkleri Birliği de var tabii. Burada temasta olduğumuz bir iş adamı bana şimdi içinde bulunduğumuz binayı gösterdi. "Burası çok modern bir bina ama atıl duruyor, sana güveniyorum, ne yapayım" diye sordu. Ben de detaylı şekilde inceledim binayı. "Burada okul olur" dedim. Bir anda başladık işe ve 3 ayda hazır hale getirdik. Hiç aklımda yokken okul sahibi oldum böylece.

Bir daha dünyaya gelseniz okul sahibi olur muydunuz?

Onu bilemem. Ancak kesinlikle öğretmen olurdum. Çünkü sevgiyle yaptığım bir iş bu. Okulculuk da içime işledi tabii. Geçen yıl okul sayısını üçe çıkardık. Yola devam ediyoruz.

İstanbul'da da bulunmuşsunuz. Neden Bursa'ya döndünüz?

Annem ve babam yaşlanmıştı. Geri dönmem gerekiyordu. Daha da iyi bir şey yaptım. Evlendim ve öyle geri döndüm. Yine de aklım İstanbul'da kalmadı değil. Florya'daki Fark Koleji'ne kurucu danışmanlık yapıyoruz. Ara sıra gidip geliyorum.

Çocuklarınız sizin okullarınızda mı okuyor?

Elbette. Biri 10 diğeri 16 yaşında. Bir erkek, bir kız. Her ikisi de bizim okullarımızda okuyor. Bir ortağımın çocukları da aynı şekilde burada okuyor. Diğer ortağımın ise çocukları üniversiteye gidiyor. 

"Kendine güvenmeyen bir okul hem öğrenciyi hem de veliyi tedirgin eder"

Avrupa'daki meslektaşlarınızı takip ettiğinizde Türkiye'yi nerede görüyorsunuz?

Bizde "Türk usulü" denilen bir yaklaşım var. Açıklamaya gerek yok sanırım. Ancak bizim yüksek hıza sahip sevgiyle iş yapma tarzımız var. En önemli farkımız bu. Yurtdışında 100 yıllık eğitim kurumlarının sayısı oldukça fazla. Finansal risklerini ve eğitim kalitelerini profesyonel ekiplerle yönetiyorlar. Eğitimin en önemli unsuru güvendir. Kendini güvende hissetmeyen bir okul, öğrencileri de velileri de tedirgin eder. Bu sebeple finansal anlamda güçlü şekilde yola devam ederken, tecrübeli yerli ya da yabancı ortaklar içinde kendimizi hazırlıyoruz. Hesap düzenimizden organizasyonumuza kadar herşey kurumsallaşmış durumda. 

"Çok başarılı oldum" dediğiniz yer neresi?

Sermayesiz bir geçmişten, bugün kendine yeten ve istikrarlı büyüyen bir kurum sahibi olmak bence en önemli başarım. Bugün Dünya Gazetesi benimle söyleşi yapıyorsa demek ki önemli bir işi başarmışız. O kadar çok kapı açıldı ki. "Çok şükür" diyorum hep. Öğrencilerimizin iş sahibi olup ziyaretimize gelmesi de ayrı bir mutluluk oluyor.